Yarın Yüz Yüze Bakacak Yüzümüz Olsun

Rahman olan Rahim olan, Mütekebbir olan, Âlim olan, Kabıt olan, Basit olan, Hafıd olan, Rafi olan Rabbimin isimleriyle başlamak istiyorum.

Tabi dostlar bu isimlerin manalarını da sizler evinizdeki kitaplarda bulup okursanız memnun olurum.
     Hiç şüphesiz dünyadaki bütün yollar ölüme çıkar. Ölümden sonra yollar tek yola iner, o da Allah (c.c)’tan başlayıp yine Allah (c.c)’da biter.
          Beden ve ruhtan meydana gelmiş olan insan, bedeniyle değil, gerçek manada ruhuyla insandır.  Adamdır. Adam gibi adamdır. Dahası Eşref’ül mahlûkattır. Nasıl derseniz. Buyurun:
     Eşref’ül mahlûkat olan insan; kimi nasırlı elleriyle, geçimini sağlıyor, kimi lüks ev ve araba içinde, kimi uçarak mesafe kat ederken, kimi de sürünerek hedefe varmak istemektedir. Kimi bal küpünde, kimi de sirkede küpünde yaşıyor olsa bile, haddini bilendir…
     BAŞKA…
     Eşref’ül mahlûkat olan insanın özelliği imanın alametlerini taşımalı Kur’ani ve Peygamberi bir hayat yaşamı nefsine, nesline, cebine, atına, yatına, katına, cübbesine, sarığına gelen tüm tehlikelere karşı Allah (c.c.) rızasını öne alandır…
     BAŞKA:
     Eşref’ül mahlûkat olan insan; sistemlerin şeref dediğinden kaçarak, insanların şerefli dediği kulların yayında yer almak, çıkar ve menfaati için rezilliğin, adîliğin yanına yaklaşmamak, onur, haysiyetini ve şerefini inancından ve islami yaşamından almalı. Yetti mi? HAYIR! Alanlarla da MERTÇE! Gönül gönüle, omuz omuza, diz dize beraber olmalı…
     BAŞKA:
     Eşref’ül mahlûkat olan insan; Müslümanlığını büyük şeref kabul edip, Allah (c.c.) ve  Peygamber (s.a.v.)’e kin besleyenlere, nesillerin bozulmasını isteyen kişi ve kişilere bu kötü inançlarının düşmanı olmalı, oğlunun, kızının, karısının veya müslüman kardeşinin oğlu, kızı, karısının açılmasını zorlayanlara örtünmek Allah (c.c.)’ın emridir sakın haa sakın açılıp savrulmayın ne pahasına olursa olsun ‘ÖRTÜNÜN’ çünkü örtünmek Allah (c.c.) ve Resulü (s.a.v.)’nün emridir mükâfatı cennettir kıvırtmadan diyendir…
     BAŞKA:
     Eşref’ül mahlûkat olan insan; her namaz kıldığımızda özellik Hanefi kardeşlerim Vitir namazında okudukları duanın bir bölümünde “Ve nahle’u ve netrukü men yefcürük.” “…Sana karşı nankörlük eden günahkârı bir yana iter ve ondan ayrılır. (Onunla ilgimizi keseriz.)” BUYURULDUĞU HALDE “EYNE TEZHEBUN…” O zaman tak büyüteç gözlüklerini yeniden ama yeniden kalp gözüyle, gönül gözüyle, bir daha oku. Bir daha okuyup hayatının, böcek hayatı olmasından kurtarıp, Kur’an ve Kur’ani bir hayat olması için çalışandır…
    BAŞKA:
     Eşref’ül mahlûkat olan insan; hayatını Allah (c.c.) ile Kur’an ile Peygamber (s.a.v.) ile Allah ve Resulü (s.a.v.)’nü sevenlerle beraber omuz omuza, diz dize, gönül gönüle olduğu bir hayata sürüp de baki hayata göçerse o zamanda gerçekten hizmet ettiği insanlara tarih de olduğu gibi neslinden hep Fatiha ve rahmetle anacak olandır… Ananlardır… Çünkü topraktan yaratılmış olan cesedin akıbeti yine toprak olacağı halde, sayesinde insanın insanlığını kazandığı ruhu, Cenab-ı hakkın ebedilik fikriyle ve ebedi olma fıtratıyla yaratılmıştır. Şairin dediği gibi: “Güvenme güzelliğe bir sivilce alır gider, güvenme zenginliğe bir kıvılcım alır gider.” Şair ne de güzel demiş: “
Kiminde güller açar, kimi var küskün ölür
Kimi Allah dostudur Melek den üstün ölür.
Hiçbir şey baki değil, her kes ölümü tadar,
Rabbimden emir gelir, ölümde bir gün ÖLÜR! Rabbim bizleri de fani dünyadan göçerken imanla Kur’anla göçmemizi nasip eylesin… 
     Dostlar bu mukaddimeyi yaptıktan sonra saadete gelelim: Yüce Allah (c.c.) Bakara Suresinin 120. ayetinde mealen şöyle buyurmuştur. 
     “Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinlerine tâbi olmadıkça asla senden razı olmazlar. Sen de ki: “Allah’ın hidayet yolu olan İslâm, doğru yolun ta kendisidir. Sana gelen bunca ilimden sonra onların heva ve heveslerine uyacak olursan, Allah’a karşı hiçbir koruyucu ve yardımcı bulamazsın. (Suat Yıldırım Meali )’nde.
      “Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar senden ne Yahudiler ne de Nasranîler asla hoşnut olmazlar. De ki: «Asıl hüda, Allah’ın hidayetidir.» Eğer sen sana gelen ilimlerden sonra, onların hevâlarına uyacak olsan, yemin olsun ki senin için Allah tarafından ne bir yar bulunur ne de bir yardımcı. (Merhum Ömer Nasuhi Bilmen Meali)’nde. Dershane diye tutturanlar alın elinize Hz. Kur’anı açın meali okuyun. Bir daha okuyun…Bir daha okuyun.

Bir zamanlar güya burası benim meclisin amma benden biri meclise giriyor, neidüğü belli olmayan dönemin iktidar vekilleri hem de Diyanet’ten sorumlu bakan en ön safta imam olacakmış gibi… Kendilerinin içeride kalarak (babalarının çiftliği sanki) Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu hanıma haddini bildirin diyen hatun (İMANLI İRFANLI HANIM KARDEŞLERİMİN ELLERİNDEN ÖPERİM) özür diliyorum.) kişiler Mü’mine hanım kardeşimize karşı dışarı dışarı diye tempo tuttular. Buna çanak tutanlar canım ne gerek var başını açsın mecburi değil diyerek inanç eksikliğini ortaya koydular. Böyle nasipsiz, izansız kişilere bu aralarda bazıları o zaman olduğu gibi şimdilerde de şefaat edeceğim diye kuyruğa girmişler ne hikmetse… Kimin atına binmişsiniz diye sormazlar mı insana!.. Ben zulme uğrayan bir müslüman olduğum halde hakkım olup hak ödemeye gidenlere hakkım HARAM olsun. Ölüm için sıra bekleyenler ise sürünsünler. Ve onlara da hakkım HARAM olsun… Rabbim inşallah yarın mahşerde şefaat izni verirse, ben anne ve babama, kardeşlerime, eşime, çocuklarıma, dostlarıma, sevenlerime Allah ve Resulünü sevenlere, islama hizmet edenlere ve bunlara destek olanlara karşı Ya Rabbi beni ve bunları da Af eyle Ya Rabbi. Af eyle Ya Rabbi. Af eyle Ya Rabbi. Diye Efendimiz (s.a.v.)’ in eteklerine sarılıp yalvaracağım… Hayatlarında Allah ve Resulü düşmanlığı sürecek. Müslümanlara zulüm edecek. Eeee. Şefaat edecekmiş. Var mı öyle üç kuruşa beş köfte. Hadi ordan. Geçti Konya pazarı, sür eşeğini odunlarını yakmak için biriktirdiğin yere…
     Adamlar müslümanların refahı ve mutluluğu için bir anayasa yapalım diye 25-27 aydır ülkemizde kardeşlik olsun, birlik ve beraberlik olsun diye çırpınırlarken. Bunu nerden ve neden çıkardılar bilemiyorum.
     Dostlarım bakınız Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde, “Fitneyi küllendirin.” Örtün. Azgın Yahudiler gibi, azgın Hıristiyanlar gibi, beni İsraillin azgın insanları gibi gömün toprağın derinliklerine.
     Dostlar elbette insanlar haklı ve haksız olabilir. Belki bizler de bazı konularda haklıyız bazı konularda ise ihtilaflı olabiliriz. Bize düşen görev ve sorumluluk, ihtilafa düşen kardeşlerimize elimizi uzatmaktır. Gönlümüzü uzatmaktır. Hoşgörülü olun diyerek hoşgörüye muhtaç olanlara bile elimizi uzatmalıyız. Çünkü Efendimiz (s.a.v.) “İhtilafta oturan ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden daha hayırlıdır.” Müjdesini verirken, bizleri ikazen uyarmaktadır.
     Ne çabuk unutuldu geçmişte çektiğimiz çileler, horlanmalar, zedelenmeler, evlerimizin basılması, Odalarda veya evlerde yaptığımız ziyaret veya sohbetlerin takibata uğramaları, müftüleri, hocaları mekân mekân, İl İl, İlçe İlçe vs. vs. sürgüne “BANA GÖRE HİCRETE” reva gördükleri, İman kokan, irfan kokan saadet kokan, aşk kokan şiirlerimizi suç sayarak ceza elbisesi giydirdikleri, yakılan ve yasaklanan kitapları, tabiri caizse baharımızı kışa çevirenleri ne çabuk UNUTTUNUZ YA. Dostlar her zaman bahar gelmez haaa. 80 yılda bir bahar geldi. Kıymetini bilelim. Maddi menfaat ve çıkar için bindiğimiz geminin çivilerini sökmeyelim. Kalkıp bir mumda biz yakalım. Bu huzursuzluğa ne hakkımız ve haddimiz ve ne de HAKKINIZ, HADDİNİZ yoktur. Uyanın bizleri birbirimize düşürmek için, kardeşliğimizi bozmak için, baharımızı kışa çevirmek için pusuda yatanlar var… Cıyak cıyak ses çıkaranlar var… İnsanlarla konuşmazken ağaçlara kalem vurarak şovmenler var… Kardeşlerim eskilerde dershane mi vardı. Yook. O zaman bile gerçek kardeşlik vardı. Sevgi vardı. Hoşgörü vardı… İlim vardı. Şimdilerde ise film’e çevirdiler yapılan yaygarayla. Bırakın nefsi arzularınızı. Ülkemizi Suriye’ye, Mısır’a, Irak’a, İran’a benzetmek için yandaşçılara destek olmayın. Olmayalım.
     ER KİŞİ OLALIM. ER KİŞİ… ER…
     Efendimiz ne buyurmuş: “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Ama herkes, herkes bu dünyada kimi severse ahirette onunla beraber olacaktır. Maide suresinin 51.ayeti kerimesinde Yüce Allah (c.c.) “Hıristiyanları ve Yahudileri dost edinmeyin. Onları severseniz onlardan olursunuz” açıklamıştır. Dolayısıyla “Hubbi fillah ve buğdi fillahı”  iyi ama çok iyi öğrenmeliyiz. Kimleri sevip kimleri sevmeme hususunda müslüman olarak ölçümüz Allah (c.c.), Resulü (s.a.v.)’  ve Hz. Kur’an olmalıdır. Unutmayalım ki; yarın yüz yüze bakacak yüzümüz olsun.

                                                    Yusuf ÇAKICI
                                                       Diyanet-Sen
                                                       İlçe Başkanı
                                                 Yalıhüyük /KONYA


Bu fotoğrafa bakın ve düşünün…                                        

Bu fotoğrafa bakın ve  karşılaştırın.

 

 

                                                                                 

 

 

 

 

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
emoji-5
Emoji
Yarın Yüz Yüze Bakacak Yüzümüz Olsun

Bültenimize abone olun, yeni haberleri bildirelim.

Yalıhüyük hakkındaki yeni haberlerden haberdar olmak için ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yalıhüyük.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!