Rahman olan, Rahim olan, Rafi olan, Mu'ız olan, Müzil olan, Semi olan, Basir olan,
Hakem olan, Adl olan, Latif olan, Habir olan Halim olan ,Yüce Allah (cc)’ın isimleriyle başlayalım inşallah…
TAKVİM: Medine'de İslam devletinin kurulmasından Hz. Ömer (r.a.) devrine kadar müslümanlar bazı önemli olayları tarih başlangıcı kabul edip buna göre zamanlarını tayin etmekteydiler.Meselâ; Fil olayı, ficâr savaşı, zelzele yılı, veda haccı yılı ve bazı önemli zat-ların ölümü gibi olaylar tarih başlangıcı olarak kabul edilmekteydi.Ancak bu, zaman zaman karışık bir durum arzediyordu. Hz.Ömer (ra) bu karışıklığı gidermek amacıyla konuyu diğer sahabelerle istişare etti.Hicrî (kamerî) aylar şunlardır:Muharrem,safer,rebiülevvel, rebiülâhir, cemâziel evvel, cemâzielâhir, recep, şaban, ramazan, şevvâl, zilkade, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur “ Memleketler, Allah (cc)'ın memleketleridir. Kullar da Allah (cc)'ın kullarıdır. Nerede hayır bulursan orada yerle” ( İbn Kesîr, Tefsirü'l-Kur'âni'l Azim.2.14)
Kelime olarak doğrultmak, kıymet verip değerlendirmek mânâlarına gelen takvim, zaman ve mekân mefhumlarının idraki ile başlar.Takvim ismi Arapça olup, a)-Zamanı yıl-lara, aylara ve günlere ayıran yöntem. b)- Bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gös-teren, değişik biçimlerde yapılmış çizelge veya defter: c)- Yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren program manalarında da kullanılmaktadır. Bu idrak ve anla-yışın belirmesinde gece-gündüz, yaz-kış gibi müşahhas devrî hareketlerin temel olduğu bir gerçektir.Bu sebeple,tarihlendirmede kullanılan yegâne zaman ölçüsü takvimdir.Asırları ve asırların çerçevesi içinde bulunan hadiseleri, meydana geliş sırasına göre sıralayabilmek için bir başlangıca ihtiyaç vardı. Fakat bu başlangıç, her toplum için aynı delildi. Çünkü her top-lum ve kavim, kendi siyasî, ekonomik ve dinî hayatında derin izler bırakan mühim olayları kendileri için bir başlangıç yani takvim olarak kabul etmiş ve şu olaydan şu kadar gün önce veya sonra şeklinde bir tarih belirlemeye başlamıştı. Nitekim İslam tarihinde ‘Fil vak’asın dan şu kadar gün önce’ ifadesinin kullanılması, Arap tarihi için önemli bir hadise olan ‘Fil Hadisesi’nin bir tarih ve dolayısıyla takvim başlangıcı olduğunu gösterir. Keza, eski toplum-lar, yeni bir devletin ortaya çıkışını veya çok büyük bir tabiat olayını takvim başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Şayet zamanla bu olaydan daha mühim ve toplumda daha çok tesir meydana getiren bir hadise cereyan etmişse, o zaman bu yeni hadise tarih başlangıcı olarak kabul edilirdi (Osman Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 194.3) Bunun için tarihte pek çok tarih başlangıcı ve takvim başları ortaya çıktı. Nitekim, dünyanın yaratılışı, Sirius yıldızının görünüşü, Olimpiyat oyunları, Roma'nın kuruluşu, Milâd, Fil Senesi, Hicret gibi daha nice takvim başlangıçları vardır.Bununla beraber, bunların büyük bir kısmı unutul muş, sadece Hicri ve Miladî takvim, halen günümüz dünyasında geçerliliğini korumaktadır.
Başlangıçta tarihçiler, sadece milli tarihleri ile uğraşır, genel dünya tarihi ile kendi savaş, münasebet ve irtibatları derecesinde ilgilenirlerdi.Olayları da buna göre değerlendire-rek dolayısıyla takvim başlangıcına düşerdi.Yazının kullanılmaya başlanması,Roma İmpara-torluğunun ikiye bölünmesi,Batı Roma'nın yıkılışı,Amerika'nın keşfi,Fransız ihtilali,İstanbul 'un fethi gibi olaylar, Batı dünyası için önemli birer hadise olarak kabul edilmişlerdir.Buna karşılık İslâm dünyasında Hicrî takvim kullanılmaya başlanmıştır. Türk dünyasında da İslâm 'dan önce Oniki Hayvanlı Türk Takvimi kullanılıyordu.Türkler İslâmiyet'i kabul edip bu dinin medeniyet dairesi içine girdikten sonra Hicrî takvimi kullanmaya başladılar.
Eski topluluklar, takvimde ay senesini kullanıyorlardı.Güneş yılı ilk defa eski Mısır-lılar tarafından kullanılmıştır.Mısır'ın bu ilk güneş takvimi, Milattan önce 45 tarihinde,Roma diktatörü Jul Sezar tarafından alınmış, böylece “Julien Takvimi” denilen Rumî Takvim doğmuştu.Bu takvim Milattan sonra 1582 yılında Papa XIII. Gregoir tarafından ıslah edildi. Böylece, Gregorien adıyla Batı takvimi Efrenci Takvim olarak meydana çıktı.İslâm dünya-sında ikinci halife Ömer (ra) zamanına kadar yazılan yazılara tarih koyma adeti yoktu.Bir gün bir alacaklı,Halife'ye şaban ayında ödenecek bir borçlu senedi göstermiş. Halife bunun hangi şaban olduğunu sorarak, geçtiğimiz senenin şaban ayı mı, bu senenin şaban ayı mı, yoksa gelecek senenin saban ayı mı olduğunu öğrenmek istemişti. Keza vali Ebû Musa'ya birbirini tutmayan iki emir verilmiş. Bunlardan hangisinin ilk, hangisinin son olduğu biline-memiş. Ebû Musa durumu halifeye sormuş. Bunun üzerine şura meclisi toplanmış. Mecliste çeşitli görüşler ortaya atılmış.Sonunda Hz.Ali'nin teklifi üzerine Hz.Peygamberin Mekke'den Medine'ye hicreti, tarih ve takvim başı olarak kabul edilmiştir.Bu olay, hicre-tin 17. senesin-de oldu. Gerçi hicret, senenin üçüncü ayı olan rebiyülevvelde yapılmıştı. Halbuki eskiden beri Araplarca muharrem sene başı olarak biliniyordu.Bu sebeple muharrem ayı, yeni yılın başı olarak kabul edilmiştir (Ahmed Muhtar Paşa,Islâhu'-t Takvim,Mısır 1307, 3) İslâm dünyasında bazı ibadet ve belirli günler, bu sayede her mevsimde icra edilebiliyordu. Hicrî takvime göre ay yılı esas alındığından oruç, hac gibi ibadetler farklı zamanlarda eda edile-biliyordu. Böylece her otuz beş senede bir, tekrar başa gelme mümkündü. Müslüman Türk dünyasında Celaleddin Melikşah zamanında hükümdarın adını taşıyan Celalî Takvimi adıyla yeni bir takvim yapıldı.Bu takvim de güneş senesine dayanıyordu. İlkbaharın ilk günü yıl-başı sayılıyordu. Melikşah devrinde tatbik edilmiş olan bu takvim Gregorien takviminden daha az hatalı idi.
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'a kadar ay senesi ve hicret başlangıcı kullanılıyordu. Bilindiği gibi güneş senesi ay senesinden onbir küsûr gün daha fazlaydı (Güneş senesi küsu-ratı ile birlikte 365 gündür. Ay senesi ise, aylarının 29 veya 30 gün sayılmasından dolayı 354 gündür) Bunun için ay senesi mal bakımdan bir devlet için uygun değildi. Bu yüzden Tanzimat döneminde Malî sene adıyla yeni bir sene ihdas edildi (9 Muharrem 1256=1 Mart 1256) Bu Malî senenin ilk yılı 1256, ilk günü de Cumartesi oldu. Güneş aylarını kullanmaya başlayan bu malî sene, yine hicret başlangıcına dayanıyordu. Fakat sene başı olarak Gre-gorien takviminde olduğu gibi ocak ayını değil, Jülien (Rûm) takvimine göre mart ayını kullanıyordu. Bu sebeple malî seneye Rumî yıl adı verilmişti. Ülkemizde ise 26 Aralık 1925 tarihinde Hz. İsa (as)'nın doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul eden Milat başlangıcına döndü.Yılbaşı da Gregorien takvimindeki ocak ayı olarak kabul edildi. Halen kullanmakta olduğumuz bu takvim başlangıçıyla biz ümmeti Muhammed (sav) olarak kutlamalarda ken-dimizi benliğimizi kaybederek değil, benliğimizi bir Peygamber ümmetine yakışır şekilde aramaya, arayıp bulmaya, bulup yaşamaya çalışalım.Görüşünceye dek hoşça kalın dostça kalalım…
Yusuf ÇAKICI – Yalıhüyük/KONYA