Rahman olan, Rahim olan, kadir olan, Muktedir olan, Mukaddim olan, Muahhir olan, Evvel olan, ahir olan Yüce Allah’ın isimleriyle başlayalım inşaallah…
Malumunuz olduğu üzere dostlar dünyada birçok yeri keşfedilmemiş veya icat edilmemiş hemen hemen pek şey kalmadı. Ancak keşfedilmeyen konuşan, gören, yürüyen, hisseden, ağlayan, gülen, yiyen, uyuyan, çalışan bir mahlukat vardır oda markalı olan İNSAN’dır.
Maalesef gerçek İnsan halen keşfedilmemiş bir kıta olarak görülmektedir. Peki, hiç düşündük mü bu insan hangi firma, hangi imalatçı fabrikadan yeryüzüne teşrif etmiştir. Oysa insanoğlu Eşrefül mahlukat olarak yaratıldığının hazzına vardığı saat ve gün Rabbisiyle ara-sındaki bağları problemleri daha kolay çözer kanısındayım. Bakınız dostlar Yüce Allah (cc) şeytanı iyilik-güzellik-hayır ve hasenatlardan istediği için mahrum bırakarak, kötülükler ülkesinin padişahı-kralı olarak yaratmış bunun yanı sıra istedikleri için melekleride hiç günah işlemez bir topluluk olarak yaratmıştır. Hz.Allah (cc) …
İnsan olarak günah da işleyebilir, sevap da.Bir müslüman'ın amel defterinde günah olabilirken, kötü bir insanın da amel defterinde sevap niye olamasın. Her günah ve kötülük-lerden insanı cehenneme götürecek bir yol vardır. Fakat tevbe burağı ile o yoldan ayrılıp, cennete giden yolcu olabilir. Tabi yolculuk ancak ve ancak Cennete iman ile gidilir. Yani bir insan ne kadar günahkâr olursa olsun,imanını koruyabilmişse er veya geç cennete gönderilir.
Günahlar içinde boğulmaya yüz tutan bazı Müslümanlar içki-kumar-zina-namaz sınırına yaklaşmayan-giybet iftira-baskı haksız yere zulüm gibi günahlarla yatıp kalkanlar öyleki o günahlardan biride inanç ve insani hakkı olan tesettüre ters gözle yanlış tavırlarla bakanlar, Kur’an’da başörtüsü yok diyenlere bu tutumlarından dolayı sormazlar mı? Kur’an ’da “ Günah ve Helak ” diye bir kavramın var olduğundan haberdarlarmı? acaba… Ayrıca Kur’anda, mü’min, münafık, müşrik, kâfir gibi sıfatlardan haberdarlar mı?
Ama Kur’ana muttaki bir mü’min olarak yaklaşılmadıkça, değil Kur’anda her hangi bir emri görebilmeniz, idrak edebilmemiz, alemlerin Rabbi Allah (cc)’ı ve gönderilmiş kutlu Nebi (sav)’yi dahi göremeyiz. Günah ve Helak kelimelerine baktığımızda geçmiş kavimlerin helakı günahlar sebebi ile olmuştur. Kur’anda “ Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı? (Kaf Suresi, 36) Ayetinde işaret edilen zorba yapı, şiddet uygulama, halklara tahakküm oluşturma gücüne haiz kimseler uğramışlardır. Kötülük edenler bazen devleti ile bazen milleti ile helaka uğradığı gibi bazen de zorbacı kendi başı ile telefi alt üst edilmiştir. Bu hatalar 1943 tarihinde açık bir örneğiyle “ Başından bulasın …” (İntihar sonucu ) hadisesi herkesçe malumdur… Bunun yanı sıra Firavun ve yandaşlarının boğulması, Nemrud’un kafasını vura vura ölüp gittiği, Semud, Ad, Lut kavimlerinin yok olmaları gibi korkunç azapları duymayanlar veya duyup da önemsemeyenler vardır maalesef asrımızda… Yüce Kitabımız Hz.Kur’an bunlar için bakınız neler buyurmaktadır: “ Onlar hiç yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce yaşamış olan inkarcıların sonunun ne olduğunu görmezler mi? Onlar kendilerinden daha güçlüydüler ve yeryüzünde, daha derin izler bırakmışlardı, ama Allah onları günahlarından dolayı yakaladı ve o zaman kendilerini, Allah (cc)’a karşı koruyacak bir kimse bulamadılar. Bu böyledir çünkü kendi Peygamberleri onlara, apaçık belgelerle, kesin delillerle geldiğinde onlar inkara doğru yol almışlardır. Bu yüzden, Allah (cc) onları tutup yakalayıverdi. Çünkü Allah, çok kuvvetli ve güçlüdür, ceza vermekte de pek şiddetlidir.(Mu’min- 21/22) Tabi bu helaklar sadece böyle değildi bazen de dünyadayken zillete duçar olup saltanatı sahte kudreti elden alınıp yok olarak itibarının sıfıra inmesiyle de olur. Çünkü Allah (cc) zorbacıları farklı zamanlarda farklı bela ve musibetlerle kahreder. Bunlar bazen bir rüzgâr, bazen hayvanattan bir ümmet, bazen de ehli imandan birilerinin acı ve şiddetle bedduasıyla olur… Hatta bazen de zalimi zalime musallat ederek yapar: İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.(Enam–129) Çünkü Kur’an’da anlatılan kıssalar haşa geçmişlerin masalı değildir. Ancak zulme rıza gösterenler, ses çıkarmayanlar da bilsinler ki bu helakın tam ortasında olmaya adaydır. Böyle kimseler bilsinler ki Kur’an’da helak olan kişi ve toplumların durumuna düşeceklerdir bin gün. Unutmasınlar… İnanmak veya inanmamak hususunda insanları serbest bırakmış olan Rabbimiz, her iki tavır sahiplerinin karşılaşacağı neticeyi de bildirmiştir. İnançla geçen bir ömür ile, inançsız geçen bir ömür sahibinin eşit olmayacağı akıllı müslüman ve mü’minlerin bilmemesi mümkün değildir. Malumunuz olduğu gibi yeryüzü, Allah (cc) 'a iman edenlerle, iman etmeyenlerin yaşandığı bir alandır. İman ederek yaşayanlar, dünya ve ahiret dengesini kurmakla sorumludur. Bunlardan birini tercih edip, diğerini terk etmesi, insanı iflasa ve zarara götürür. İman etmeyerek yaşayanlara gelince, böyle bir yaşayışı kabul etmiş olanlar, iman edenlere karşı imanlarını yaşamamaları hususunda herhangi bir engel çıkarmadıkları müddetçe, inananların böylelerine saygılı olmaları gerekir ki bu Rabbimizin bir emridir.
Asrı saadetten beri inanan insanların hayat tarzlarını, inanç değerlerini, din bağlantılı vazife ve görevlerini (ibadetlerini) kısıtlayanların, alay edenlerin, inkâr edenlerin kimler olduğunu bilmeyen var mı Allah aşkına? Böyle olunca, bu devrin baskı ve dayatmacıları, inanan insanlar için bir imtihandır. Bu ve benzeri insanların İranda, Suud’da, Libya'da, Çenistanda, Filistinde hatta Yalıhüyük’ te de olması fark etmez. Burada mühim olan husus, imtihan edildiğimiz gerçeğidir. Bu imtihanda elbette kazananlar da olacak, kaybedenler de. Eğer, bu sınavlarda, kazanmak istiyorsak ki müslüman olarak ailecek istiyoruz, öyleyse bunun için birinci adım, iman edeceksin, yaşayacaksın, sabır göstereceksin ve nihayet Allah (cc)'ın yardımı ki; O'ndan yardım geldikten sonra, konuşacak bir şey kalmaz ve tabiri caizse geri angarya…
Bizler, sahte doktorların hastaları için yazdıkları reçetedeki faydasız ilaçlar gibi değil; İslam reçetesindeki yıkmak yok, kan ve gözyaşı yok. İnsanları alaya almak, inanan insanların inançlarını kısıtlamak yok. Yobazlık yok. Gericilik yok. Ülkeleri geri götürmek veya ülkeleri bölmek yok. Peki, ne var ? Medeniyet var, insanlık var, toplumsal barış var.Ahlak ve fazilet var. Bu gerçeği göremeyecek, idrak edemeyecek ve anlamayacak kadar beyinsiz hadsiz insanlar olsada…Güneşin balçıkla sıvandığını hiç gördük mü?
Dostlar! Unutulmasın ki “Unutmayın ki ilik, sert kemiğin içinden çıkar.” Hafız Şirazi. Görüşünceye dek hoşça kalın dostça kalalım!..
Yusuf ÇAKICI – Yalıhüyük/KONYA