Konya’ya ilk tayin olduğum yıldı. Evin zili çaldı. Dışarı çıktığımda karşımda mahallede ne kadar çocuk varsa hep bir ağızdan;
—ŞİVLİLİKÇİ!
—ŞİVLİLİKÇİ!
—ŞİVlİLİKÇİ!
Diye bağırıyorlardı. Hanımla beraber şaşırıp kaldık. Bunun ne anlama geldiğini anlamadık ama bu çocukların bir şeyler istediği belli idi. Komşulara ne var diye sorduk. Üç Ayların gelişini kutluyoruz dediler, şaşırdık bizim Bozkır’da çocuklar Ramazan ve Kurban Bayramları ve arifesinde komşuları gezer şeker toplanır dedik ama olsun buda güzelmiş diyerek evde bulunanla çocukların gönlünü aldık. Her yıl Regaip Kandili öncesinde artık bizde hazırlığımızı yapıyoruz. Bu günde hazırlığımızı yaptık sabahı bekliyoruz. Akşamdan mahalleli kutlamaya başladı havayi fişekler, fener alayı ve mahalle arasında yakılan lastikler vs.
İşte bu günlerde Şeker toplayan çocukları görünce herkes gibi kendi çocukluk anılarımı hatırlarım. Her insanın hayatında güzel anları ve bu güzel anıları bırakan güzel dostları da vardır. Benimde daha çocukluğumun ilk yıllarında tanıdığım komşumuz HACI DAYI bunlardan biridir. Bu pek muhterem ve güzel ahlak sahibi kişiyi Regaip Kandili vesile ile sizlerle tanıştırmak istiyorum.
Efendim! Bu benim çocukluktan ilk hatırladığım anlardandır. Bir gün sokakta oturuyordum. Oradan bir ihtiyar geçiyordu. Beni sevdi. Adımı sordu. Muammer dedim ve böylece onunla tanıştım. Beni öpüp, koklayıp cebime şeker doldurdu. Sevinçle eve koştum.
Hacı Dayı her öğle ve ikindi namazına yakın bir vakit yolu gözetler yola çıkardım. O da namazlarını hiç aksatmazdı aynı zamanda şeker vermeyi de. Bu olay bir iki yıl kadar sürdü. Bir süre sonra daha namaz vakti değildi ama Hacı Dayım yola koyulmuştu. Ben buna biraz işkillendim ve sordum:
—Hacı Dayı daha namaza çok nereye gidiyorsun?
—Menemen’e! Dedi
—Bu gün şeker yok mu? Dedim. O da:
—“ Muammer Efendi maalesef şeker ağacı kurudu!” dedi.
Ben bu konuşmadan pek bir şey anlayamadım ve karşı cevap verdim:
—Hacı Dayı şeker ağaçta bitmez ki bakkalda satılır! Dedim. Derin derin düşündü ve kafasını sallayarak;
—Kurudu Muammer’im! Kurudu! Diye tekrarladı. Beni ilk tanıştığımızda olduğu gibi öptü kokladı ve cebinden son şekerlerini bırakarak ayrıldı.
Bir gün sonra her zaman olduğu gibi namaz vakti ayaklarım beni yine sokağa çekti bu istemsizce taptığım bir yürüyüştü ezam okundu Yoldan birkaç ihtiyar geçti ama Hacı Dayım yoktu. Gözüm hemen Hacı Dayı’nın evine doğru yöneldi sahiden Menemen’ gitmişti. Koşarak babama gittim.
—Baba Menemen buraya uzak mı? Dedim
Babam gülerek cevap verdi:
—Uzak! Oğlum ne o daha ilk günden Hacı Dayını özledin! Yokluğuna üzüldün galiba?
Yok dedim ama gerçekten çok üzülmüştüm. Mahallemizde Hacı Dayı ayarında birçok ihtiyar vardı hatta onlarda onunla aynı camiye giderdi ama onlar bizi korkuturdu. Hacı Dayı ise sever, okşar ve hediye verirdi.
Arada Menemen’den gelenlerle bana selam yolardı. Hacı Dayısız bir kaç yıl geçti. Babam üzüntülü bir haldeydi. Beni yanına çağırdı.
—Oğlum “Şeker ağacı işte şimdi kurudu başın sağ olsun!” dedi (Allahtan geldik yine ona dönücüyüz.)
Anlamıştım artık Hacı Dayı’nın kendi tabiriyle gerçekten şeker ağacı şimdi kurumuştu. İşte o bana güzel bir tebessüm, hediyeleşme, düzenli ibadet, çocuk sevgisi ve güzel bir ahlak bırakmıştı.
—Hacı Dayı! Seni rahmetle anıyorum. Yıllardır her elimi açıp Allah’a dua ederken aklımdasın. Ağlayan bir çocuk görürsem senin beni kucakladığın gibi kucaklamaya çalışırım, bayramlarda ve regaip gecesi şivrilik toplayan çocukları görünce seni hatırlarım. Bu mübarek gecede herkese dua ederken sana da bir paragraf açmak istedim. İsterim ki tüm insanlık Regaip Kandilin vesilesiyle regaip sözünün anlamında olduğu gibi çirkinlikten, güzelliğe, kin ve nefretten, sevgiye ve cehaletten nura meyletmek dilegi ile tüm İslam Âleminin Regaip Kandili mübarek olsun.
muammertunahan@hotmail.com.
www.muammertunahan.com