O kadar boş meselelerle kafamız dolduruluyor ki gerçek sorunların tartışılması uygulanması kimsenin aklına bile gelmiyor.
Son zamanların moda sözü “açılım” Türkiye’nin gerçek gündemiymiş gibi her gün televizyonlarda gözümüze gözümüze sokuluyor. Bir yandan Garipoğlu cinayeti haberleri, bir yandan felaket tellallığı yapan yayın kuruluşları artık kına getirdi.
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gösterdiği yol ülke kalkınmasında uygulanacak ekonomik modelleri göstermiştir.
Anayasanın 3. maddesinde, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” denilmektedir. 4. maddede de 3. madde kurallarının değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceği belirtilmiştir. Böylece, 3. maddede Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısı açıkça vurgulanmış ve bunun değiştirilmesi önlenmiştir.
Üniter devlet
Öte yandan, anayasanın başlangıcında, bu anayasanın yüce “Türk Devleti’nin bölünmez bütünlüğünü” belirlediği, hiçbir etkinliğin “Türk ulusal çıkarları, Türk varlığı, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği” esası karşısında koruma göremeyeceği belirtilmiş; 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan bir devlet olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde de Türk ulusunun bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Bu kurallar da anayasada üniter devlet sisteminin kabul edildiğini göstermektedir.
Bütün bunlar açıkça ortada dururken yeni açılımların söylemlerin ortaya atılması Türk Milletinin kafasının karıştırılması ne kadar mantıklı bilmiyorum.
Açılım konusuna iyi niyetli bile başlamış olsanız geçtiğimiz gün AB yetkililerinin
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYE” sözünün etnik bir ayrımcılık olarak algılaması ve bunu küstahça söylemesi açılım konusunun nereye taşındığının en bariz örneği değimlidir?
Türkiye’nin gerçek anlamda açılıma ihtiyacı vardır!
Bu açılım;
-
İşsizlikle savaştır
-
Sanayi sektörünü ayağa kaldırmaktır
-
Çiftçiyi ayağa kaldırmaktır
-
Balık yemeyi değil balık tutmayı öğretmektir
-
Köle bir toplum modeli yerine çalışan bir toplum mekanizmasını oluşturmaktır
-
Türkiye’de sayıları 21 bin’i bulan 4/C statüsünde yılın 10 ayı çalıştırılıp 2 ay açlığa mahkûm edilen insanların derdine çare bulmaktır.
Daha birçok örnek gösterebiliriz. Bunları bilmek için Ekonomist olmak gerekmez diye düşünüyorum.
Velhasıl Türkiye’nin gerçek gündemini yakaladığımız zaman Türk insanının mutlu olacağını düşünüyorum.
Saygılarımla
Fatih Atalay