Organ ve doku bağışı

Dinimiz İslam ın önemle üzerinde durduğu konulardan biride sağlığımızın korunmasıdır. Zira sağlık olmadan hiç bir şey yapılamaz. Kişi gerçek manada Allah’a kulluk yapabilmesi için her şeyden önce sağlıklı olması lazımdır. Peygamberimiz; (sav)hastalık gelmeden önce sağlığımızın kıymetini bilmemiz gerektiği konusunda bizleri uyarmıştır.

Hastalıkların değişik değişik tedavi şekilleri vardır. Günümüzde bunlardan bir tanesi de ki çoğu zaman hayatın kurtulmasına vesile olan organ ve doku bağışıdır. Bu metotla birçok insanın sağlığına kavuşması mümkün olmasına rağmen maalesef ülkemizde yeterli organı bulamadığı için hasta yatağına mahkûm olan birçok insan bulunmaktadır. Özellikle kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalar organ bağışı ile sağlıklarına kavuşabilecekken uygun organ bulunmaması nedeniyle kısa sürede hayatlarını kaybetmektedirler. Bu kaybın önemli sebeplerinden biride organ bağışı konusunun yeterince tanınıp bilinmemesinden kaynaklanmaktadır. Bugün nakil yapılabilen organ ve dokular şunlardır, Böbrek, karaciğer, akciğer, kalp, pankreas ve ince bağırsak, kornea, kemik iliği ve deridir. Ülkemizde 40 bin böbrek bekleyen hastanın mevcut olduğunu sağlık bakanlığı verilerinden anlamaktayız.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Buna mukabil oran bağışı bizim ülkemizde diğer Avrupa ülkelerine göre çok azdır.2007 yılı rakamlarına göre ülkemizde organ ve doku bağışı yapan 51.000 kişi bulunmaktadır. Bunun 35.200 ü İstanbul dadır. Nakil bekleyen hastaların sayısı her gün artarken bağış yapanların azlığı dikkate şayandır.
Hepimizin bir yakını, sevdiği, eşi, çocuğu, anne veya babasının nakil bekleyenlerden birinin konumunda olabileceğimizi unutmamalıyız.
Halkımız arasında dinimiz bu konuya cevaz vermediği yönünde ki yanlış algılamanın da bunda rolü büyüktür. Bir hayat kurtarmanın tüm insanlığı kurtarmak gibi olacağını bize bildiren böyle yüce bir dinin bunu yasaklaması elbette düşünülemez. İslam’ın ilk dönemlerinde ve sonraki müçtehit imamlar döneminde böyle bir konu gündeme gelmediği için bu konu hakkında herhangi bir hükümün verilmemiş olması bu konunun yasaklandığı manasına gelmez.
O halde dinimizin bu konuya bakışı nedir? Ülkemizin en yüksek fetva kurulu olan din işleri yüksek kurulunun03/03/1980 tarihli organ nakli konusundaki görüşü şöyledir; Kurulumuzca da aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz olacağı sonucuna varılmıştır.
•    Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayatî bir uzvunu kurtarmak için, bundan başka çaresi olmadığının, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
•    Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine tabibin zann-ı galibinin bulunması, (Kanaat etmesi)
•    Organ veya dokusu alınan kişinin, bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması,
•    Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla, yakınlarının rızasının sağlanması,
•    Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
•    Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekir.
O halde organ bağışlayabilmemiz için neler yapmalıyız?
18 yaşını doldurmuş her vatandaşımızın Devlet hastaneleri, sağlık gurup başkanlıkları ve il sağlık müdürlüklerinden alacakları organ bağış kartını taşımaları yeterli olacaktır. Bunu yapan kimselerin ailelerine de haber vermelerinde de fayda vardır.
Ölümümüzden sonra bağışladığımız organımızla herhangi bir günah işlenmişse biz ondan mesul değiliz. Çünkü mesul olanlar uzuvlar değil kişinin iradesidir.
Organlarımızı bağışlayarak hastane kapılarında bekleyen kardeşlerimize bir umut olabilmek için bu kampanyaya destek vereceğiniz ümidi ile hepinize sağlıklı günler diliyorum.
Selam ve dua ile…01.07.2010
lanmaz. elerin ve toplumların en değerli varlıkları gençleridir. Bugün dünya devletleri ya genç nüfusları ile övünüyorlar veya genç nüfusun azlığından dolayı gereken tedbirleri almaya çalışıyorlar. Evet, gençlik çok önemli ama nasıl bir gençlik?
Manevi değerlerden uzak, kulluğunun farkında olmayan, nefsinin ve uyuşturucunun esiri olmuş, belli starları kendine rehber edinen bir gençlik övünülecek bir gençlik değildir.
Arzu edilen ve özlenen gençliğin nasıl bir gençlik olduğunu, özelliklerinin neler olması gerektiğini sevgili peygamberimiz bize bildirmişlerdir.
Her şeyden önce Allah ve peygamber sevgisiyle yoğrulmuş, anne babasına itaatkâr, büyüklerine saygılı, küçüklerine karşı sevecen, vatan ve millet sevgisiyle dopdolu bir gençlik arzu edilen bir gençliktir.
Böyle bir gençliğe sahip olabilmek için neler yapmak durumundayız?
Her şeyden önce anne ve babalara bu konuda çok büyük görev düşmektedir.
Bizim inancımıza göre her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Daha sonra anne babası ve çevresine göre şekillenir.
Eğer ebeveyn çocuğunu doğuştan itibaren inancımızın emrettiği doğrultuda yetiştirme gayreti içerisine girmişse o çocuk gençlik çağına geldiğinde beğenilen bir genç olacaktır. Çünkü artık Allahın ve peygamberin buyruklarına kulak veren bir gençtir.
Mesela Peygamberimiz (sav)Cehennemin ateşinin kendilerini yakmayacağını bildirdiği gurupları sayarken; her türlü şart ve ortam müsait iken(Allahtan başka kendisini gören kimse yok iken)kendisini çağıran güzel bir kadının bu isteğine Hz. Yusuf misali rabbim beni görüyor diyerek hayır diyebilen bir genç ifadesi yer almaktadır.
İşte böyle bir genç olabilmek için çocukluğundan itibaren kendisine bu manevi duyguların verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde nefis ve şeytanın esiri olur ki, öyle bir kimsenin kurtuluşu çok zordur.
Peygamberimiz (sav)”Allah’ım beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle baş başa bırakma “diye dua etmiş ve bizlerinde aynı şekilde dua etmemizi tavsiye etmiştir.
İtikadı ve inancı tam olarak gelişmemiş bir gençten iyilik ve güzellikler beklemek nafiledir. Böylelerinin bırakın başkalarına, kendi ana babalarına bile sevgi ve saygı göstermediklerine zaman zaman şahit oluyoruz
Manevi açıdan bomboş yetişmiş bir delikanlının annesine; Sen benim için beni doğuran bir varlıksın bunun ötesinde bir değerin yok, dediğine şahit olmuşumdur.
Bu hale gelen bir gençlikte kabahatin büyük kısmı anne babaya sonra sırasıyla okul, çevre ve arkadaşlara aittir.
Yazıma başlarken gençliğimize ne kadar önem veriyoruz diye bir başlık koydum.
Bu açıklamalarımızdan sonra kendi kendimize sormalıyız, gerek bebekliklerinde, gerek çocukluk dönemlerinde, gerekse gençliklerinde gerçekten evlatlarımıza gereken önemi veriyor muyuz? Fani olan dünya hayatlarında rahat ve huzurlu olsunlar, güzel bir okul okusunlar diye adeta servetlerimizi harcamaktan kaçınmadığımız yavrularımızın ebedi(sonsuz)olan ahiret hayatlarını kazanmaları için neler yapıyoruz?
İşte bu soruyu hepimiz kendimize sormalı eksiklerimizi telafi etmenin gayreti içerisinde olmalıyız.
Rabbim bizlere hayırlı evlatlar ve gençler nasip etsin.(Âmin)

Selam ve dua ile…26.06.10

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
emoji-5
Emoji
Organ ve doku bağışı

Bültenimize abone olun, yeni haberleri bildirelim.

Yalıhüyük hakkındaki yeni haberlerden haberdar olmak için ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yalıhüyük.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!