Tüm insanların ihtiyacı olan, birlikte yaşamak mecburiyetinde olan kimselerin asla vazgeçemeyeceğimiz özellik. O halde sabır nedir? Kelime manası itibari ile Sabır, menetmek ve hapsetmek manasındadır. Sa¬bır, insanın kendisini feryat etmekten, dilini şikâyet etmekten, ellerini yüzüne, dizine vurmaktan ve elbiselerini yırtmaktan menetmesidir
Istılahta ise; Tahammül eden, bekleyen, zorluklara karşı göğüs geren, halinden şikâyet etmeden bela ve sıkıntılara gücümüz ölçüsünde katlanmak, Allah(cc)tan gelene samimiyetle razı olmak, Gönlü dinin yasak ettiği şeylerden alıkoymak, demektir.
Sabır kendisinde fayda bulunan acı bir ilaç gibidir ki, nasıl ki o ilaç içilirse sağlığımıza kavuşuruz, sabretmesini becerebildiğimiz zamanda birçok sıkıntılardan kurtulmuş oluruz.
Peygamberimizin ifadesiyle sabır imanın gereğidir. Enes b.Malik (ra)ın rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz(sav); “Sabrın imandaki mevkii başın vücuttaki yeri gibidir”buyuruyor.(Ramûz el ehadis 217/8)
Sabır bir azıktır. Allah’ın(cc)rızasını kazanma yolunun azığıdır. Bu yol uzun ve meşakkatlidir, bela ve musibetlerle, çeşitli sıkıntılarla yüklü olan bu yolda salimen ilerleyebilmek ancak sabırla mümkündür. Nefsin tüm istek ve arzularına, bıkkınlık ve aceleciliğine, şehevi arzulara, güçlü olduğu zaman intikam almamaya, zorlukta ve kolaylıkta Allah(cc)ile irtibatı devam ettirmeye, sabır ilacından başka kullanacağımız bir ilaç yoktur.
İnsan için sabrın en zoru alışkın olduğu günahlara karşı olanıdır. Mesela gıybet etmek, yalan söylemek v.b
Başa gelen bir musibete ilk anda sabredebilmek çok önemlidir. Olayları ilk duyduğumuz anda göstereceğimiz reaksiyon asla isyan mahiyetinde olmamalı, işte o anda sabretmek mecburiyetinde olduğumuzun farkında olmalıyız. Enes(ra)den rivayet olunan bir hadisi şerifte; Rasûlullah(sav)bir kabrin başında (aşırı şekilde)ağlayan bir kadına rastladı. “Allah’tan kork ve sabret” deyince kadın; Git şuradan benim başıma gelen senin başına gelmediki dedi. Kadın efendimizi tanımamıştı. Ona Peygamberimiz olduğu söylenince Peygamberimizin kapısına gelip efendimize; seni tanıyamadım dedi, Bunun üzerine Rasûlullah(sav) “Sabır başa gelen musibetin ilk anlarındadır” buyurdu.(R.Salihin 3)
Mü’minlerin Allah’tan sabrı talep etmeleri gerekir. K.Kerimde bu konuda Rabbimiz şöyle buyuruyor; “Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’a saygıdan kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir.(Bakara 45)
Zaman uzayıp zorluklar artınca sabır azalır ve tükenir. Namaz ise kurumayan bir kaynak gibidir. Kalbi sükûnete ulaştırır, azmi artırır. Dolayısı ile sabır ipi yalnızca namazla birlikte olduğu zaman kopmaz ve uzar. Sabrı arzulayan ve gerçekten isteyenlerin namazla hemdem olmaları gerekir.
Başımıza gelen musibetlerin bizleri sınamak için olduğunu Allah (cc)bize bildirmiştir. “ O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır”(Mülk 2)
Allah(cc)ferleri terbiye etmek, hak yolunda samimi olanlarla olmayanları ayırt etmek için, hastalık, korku, fakirlik, açlık, susuzluk ve çeşitli musibetlerle bizleri imtihan ediyor, ama bunun neticesinde sabredenlere çok büyük müjdeler vaat ediyor. Bu konuda “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!(Bakara 155)Başımıza gelen bir sıkıntının geçmesini sabırla beklemenin ibadet olduğunu unutmamalıyız.
İbadetlerde de bıkkınlık göstermeden sabretmenin önemini burada hatırlatmak istiyorum. Özellikle haç ibadetinde hacı adaylarımız bizlere neler götürelim? diye sorarlar, biz onlara yanımıza bolca sabır almamızı, bunun haricindeki tüm ihtiyaçların Diyanet işleri başkanlığımızca karşılandığını başka bir şeye ihtiyacımız olmadığını belirtiriz.Ancak gel gör ki bir çok kardeşimiz maalesef en çok muhtaç olduğu bu değeri yeteri kadar almadığı için oradaki elde ettiği birçok manevi kazanımları yine oralarda bırakmaktadırlar dır ki bunun en büyük nedeni sabırsızlıklarıdır
Büyük velilerden İbrahim b.Ethem hakkında şöyle bir olay anlatılır; Bu zat yaya olarak hacca gidiyormuş. Onu devesi üzerinde aynı yolculuğa giden bir kişi görmüş “Ey adam nereye gidiyorsun” diye sormuş, O da “Beytullah’a gidiyorum diye cevap vermiş, o şahıs “binitsiz ve yaya olarak nasıl varacaksın?”deyince, İbrahim Ethem hazretleri “benim birçok bineğim var”der. Nedir onlar diye sorunca “Bana bir bela gelince sabır bineğine, nimet gelince şükür bineğine, Allah’ın(cc)hükmü gelince rıza bineğine binerim, nefsim beni bir şeye çağırdığı zaman da anlarım ki ömrümün çoğu gitti azı kaldı.”deyince o şahıs “anladım ki sen bineklisin ben yayayım, yürü Allah(cc)selamet versin” der(R.Beyan 2.cilt 156)
İnancımıza göre tevbe eden günahtan arınır, sabreden ise günaha bulaşmaz.
Başımıza bela ve musibet geldiği zaman ne söylemeliyiz?
Bu konuda da rabbimiz bizleri uyarmış; “O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz”, derler (Bakara 156)
Ebu Ümame (ra)ın rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz (sav) “Mü’mine isabet edipte onun hoşlanmadığı her şey musibettir”buyuruyor.(Ramuz el Ehadis 370–15)
Demek ki hoşlanmadığımız her durumda “İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun”Yani “biz Allah’ın(cc)kullarıyız ve biz ona döneceğiz”diyeceğiz Bunu tekrarlamakla bakın neler kazanırız;
1-Uygunsuz kelimeler söylemekten korunmuş oluruz.
2-Kalbimize bir teselli olur, üzüntümüz azalır.
3-Şeytanın yanlış bir söz söyletmesine fırsat bırakmaz.
4-Bu sözleri duyan başka kimselerin de bu güzel sözü söylemesine vesile oluruz.
5-Bunu diliyle söyleyen kimse kalbiyle de sağlam bir inanç ve itikatta olduğunu hatırlar,
Böylece Allah’ın(cc)kaderine teslim olur,
Başına bir musibet gelen kimse dehşete kapılır. Kendisine, Allah’a teslimiyetin gerekliliğini hatırlatacak birine ihtiyaç duyar. Bu nedenle böyle zamanlarda Müslüman kardeşliğinin büyük önemi vardır. Kardeşler birbirlerini yalnız bırakmamalıdırlar. Bilinmelidir ki acılar paylaşıldıkça azalır, mutluluklar ise paylaşıldıkça çoğalır.
Ümmü Seleme (rah) anlatıyor; Bir gün kocam Ebu Seleme Rasûlullah’ın yanından geldi ve bana dedi ki; Rasûlullah tan bir söz işittim, ona çok sevindim. Müslümanlardan bir kimse musibete uğradığı zaman “İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun(biz Allah’ın (cc)kullarıyız ve biz ona döneceğiz)(Bakara 156) der ve sonra “Allahım beni bu musibetten kurtar ve bana bunun yerine daha hayırlısını verdiye dua ederse muhakkak Allah(cc)bunun gereğini yapar, buyurdu dedi. Bende bunu ezberledim.
Kocam Ebu Seleme ölünce “Allahım başıma gelen bu felaket sebebiyle beni mükâfatlandır, bana bunun ardından ondan daha hayırlı, daha güzeli ver, diye dua ettim. Sonra kendi kendime, Rasulullahın sahabesi Ebu Seleme’den daha hayırlı kim var dedim ve bu duayı söylemeye devam ettim.
Bir gün Resulullah(sav)yanıma girmek üzere izin istedi. Ellerimi karaza yaprağı ile yıkadım kendisini buyur ettim. Yüzü deri içi hurma lifi dolu yüz yastığını yere koydum, onun üzerine oturdu. Aramızda perde olduğu halde benimle konuştu ve evlenme teklifinde bulundu. Sözlerini bitirdiği zaman; Ya Rasulallah benim için sende rağbet edilmeyecek bir şey yok. Ancak ben çok kıskanç bir kadınım. Korkarım ki benden uygunsuz bir hareket görürsünde Allah(cc)beni onunla azaba uğratır. Aynı zamanda yaşlandım, çocuklarım var. Dedim.
Peygamberimiz(sav) “Kıskançlıktan bahsettin, umulur ki Yüce Allah(cc)onu senden giderir. Yaşlılıktan bahsettin, senin başına gelenin benzeri benimde başıma gelmiştir. Çocuklardan bahsettin, senin çocukların benimde çocuğumdur.”buyurdu.
Bunun üzerine Ümmü Seleme oğluna “kalk ey Ömer beni Rasulullaha nikâhla “dedi. Yüce Allah(cc)bana Ebu Seleme’den daha hayırlı olan Resulullah ı verdi.(İslam tarihi Asım Köksal 4.cilt 148)
Biz Müslümanlar olarak yeter ki samimiyetle isteyelim. Belki hepimiz Ümmü Seleme validemiz gibi hemen bu dünyada karşılığını göremeyiz ama ahirette göreceğimize de kesinlikle inanalım.
Selam ve dua ile….20 mayıs 2011
.