Şiddetin bambaşka bir boyutu: Çocuğa yönelik şiddet

Hepinize tekrardan merhabalar.

Yazımda bu başlığı neden seçtiğimi hepiniz çok iyi biliyorsunuz zaten. Ama belki tahmin edemeyenler varsa hatırlatmakta fayda var; son zamanlarda hepimiz gazetelerde, televizyondaki haber programlarında çocuk cinayetlerinin, çocuklara yapılan bu acımasız şiddetin haberlerini okumaktayız, izlemekteyiz. Hemen hemen ülkedeki bütün insanlar bu acımasız, insanlık dışı olaylara tepkilerini bir şekilde gösterdiler ve göstermeye de devam etmektedirler. Nitekim bizi derinden etkileyen bu olayların nasıl buralara kadar geldiği, neden bu kadar arttığı tartışılmalı, bu olayların perde arkası irdelenmelidir. Bende bu yazımda bu acımasız, insanlık dışı olayların nasıl buralara kadar geldiğini ve hem insanlık adına hem de sosyal hizmet manasında bundan sonra bir daha bu tür olayların yaşanmaması adına nelerin yapılabileceği konusunda fikirlerimi sunacağım.

Öncelikle şiddet, çok boyutlu bir kavramdır ve çocuğa yönelik şiddet ise bu boyutlardan sadece bir tanesidir. Tabi şunu da söylemekte yarar var: çocuğa yönelik şiddetin büyük bir kısmı maalesef aile içinde de olabildiği gibi aile dışından kişiler tarafından da çocuğa şiddet uygulanabilmektedir. Şimdi daha önce ki yazımlarda yapmadığı bir şeyi yaparak bu konuda ilerlemek istiyorum…

Yukarıda ki fotoğraf aslında birçok şeyi gayet net açıklıyor, siz de bunun farkına varmışsınızdır umarım. Biz buna “Şiddet Döngüsü” diyebiliriz bir bakıma. Bu fotoğrafı, fotoğrafta olduğu gibi hem çocuğa yönelik şiddet için hem de diğer şiddet boyutlarının bir kaçı için de kullanabiliriz. Kadına yönelik şiddet vs. Neyse bizim konumuz çocuğa yönelik şiddet ve buradan devam edelim.

“Aile Üzerine” serisindeki yazılarımın bir tanesinde belirttiğim gibi, çocuk ilk gelişim dönemlerinde neleri görürse ileriki yaşam dönemlerinde de buna yönelik ya da o yaşadıklarının baskısı altında eylemlerde, davranışlarda bulunabilirler. Nitekim bu fotoğraf bu söylediklerim üzerine “cupp” diye oturuyor değil mi? Cevap “Evet.” Bu dönemde yaşadığımız o insanlık dışı olaylar da, -eğer başka bir kasıt yoksa tabi- bu döngü içerisinde kendine çocukluk dönemlerinde şiddet uygulanması ya da zaman içerisinde yaşadığı psikolojik travmalar sonucunda bu tür insanlık dışı davranışlarda bulunulması şeklinde ortaya çıkmış olabilir. Ama bu tür olayları gerçekleştirenlerin bir araştırması yapılsa eminim ki çoğunluk çocukluk döneminde çok değişik şiddet türlerine maruz kalmışlardır. Öte yandan bir düşünsenize, çocukluk döneminiz güzel geçmiş, hiçbir şekilde çok kötü bir anınızı hatırlamıyorsunuz bir de ilerleyen hayat döneminizde psikolojik bir travma yaşamadıysanız böyle bir davranışlara kalkışmazsınız herhalde, yani en azından ben öyle düşünüyorum. Tabi şunları da unutmamakta fayda var diye düşünüyorum: şiddetin oluşmasına neden olacak ekonomik yetersizlikler, aile içi geçimsizlik gibi etkenler.

Yazımı toparlamaya başlarken, şu yaşadığımız dönemdeki son olaylar, beterin beteri(şiddetin beteri cinayet) olduğu için, keşke o ölen çocuklara yapılan şiddet düzeyi, cinayet derecesinde olmasaydı(bunu söylemeye mecbur bırakılıyoruz maalesef). Keşke o çocuklara hiç şiddet yapılmasaydı. Keşke o çocuklara güzel bir gelecek vaat edebilseydik. Keşke o çocukları yaşatabilseydik. Ama maalesef “keşkeler”le dönmüyor bu dünya değil mi? Madem bu çocukları bizler kurtaramadık, bundan sonraki çocukları neden kurtaramayalım? Buna en başta kendimizle başlamalıyız. Kendimize bakarak, kendimizi düzeltemeye çalışarak, eğer bir ailemiz varsa aile ilişkilerimizi en iyi seviyede tutarak, eğer bir çocuğumuz varsa çocuğumuza kesinlikle şiddetin “ş”sini göstermeyerek, onlara örnek olarak buna başlayabiliriz. Bizim birey olarak en başta yapabileceklerimiz bunlardır diye düşünüyorum. Toplum olarak ise, yaşanan bu olaylara yapıcı bir tepki göstererek, devletin bu olayları engellemeye yönelik politika geliştirmesi konusunda harekete geçirici bir unsur olarak bir görev üstlenilebilir. Devlet olarak ise, özellikle dezavantajlı(ekonomik yetersizliği yüksek, gecekondu, kırsal kesim) bölgelerdeki kent ya da kırsal kesim sakinlerine, içlerinde profesyonel disiplinlerden(sosyal hizmet uzmanı, psikolog, çocuk gelişim uzmanı vb.) oluşan ekipler oluşturularak yılın belli zamanlarında bilgilendirme toplantıları ayarlayarak bilinç sahibi olunmasına katkı verilebilir. Ayrıca yine bu bölgelerdeki “Sosyal Hizmet Merkezleri”nde var olan sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve çocuk gelişimi uzmanı sayısında artırıma gidilerek bir uzmanın bir aileyle daha çok ilgilenmesi ve o aileyi izlemesi faydalı olabilecektir. Başka bir yol da hali hazırda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın uygulamaya başlattığı “ASDEP” projesinin hızlandırılması ve sonuçlarının olumlu derecede alınması için hiçbir ayrıntının atlanmamasıdır.

Bu konu hakkında daha çok şeyler yazılır aslında ama ben bu kadarının şimdilik yeterli olacağı kanaatindeyim.

Vakit ayırıp yazımı okuduğunuz için teşekkürlerimi sunarım.

Bir daha ki yazı da görüşmek üzere…

                                                                                                                                             ÖMER FARUK KAYA

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
emoji-5
Emoji
Şiddetin bambaşka bir boyutu: Çocuğa yönelik şiddet

Bültenimize abone olun, yeni haberleri bildirelim.

Yalıhüyük hakkındaki yeni haberlerden haberdar olmak için ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yalıhüyük.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!