Rahman olan, Rahim olan, Hafız olan, Mucib olan, Vedud olan,Yüce Allah’ın isimleriyle başlayalım inşallah!..
Hiç şüphesiz İslam dini sevgi dinidir. Müslüman olmanın şartı inanmak, inanmanın temeli ise hoşgörü ve sevgidir.Cisim itibariyle et ve kemikten müteşekkil olan insanoğlu, kendisini hakka teslim ettiği ve hakkın ilahi nizamına gönül verdiği müddetçe bu üstünlük vasfını taşıyabilir. Aksi takdirde hangi makam ve mevkide olursa olsun, hangi ırk ve renkte olursa olsun, hangi servet ve konfor içinde yaşarsa yaşasın, imansızlığın verdiği korkunç ıstırapla hem dünyasını, hem de ahiretini perişan eder.
Böyle bir insan, akılları ve idraki olmadığı halde seher vakti Allah Allah diye feryat eden bülbüllerden, kovanlarında Hu hu diye çığlıklar koparan arılardan, daldan dala Hak Hak diye kanat çalan kuşlardan üstün tutulabilir mi? Yüce Allah (cc),insanları ruh ve beden kabiliyetleri bakımından, canlıların en mükem- meli kılmış olup bir ayrıcalık olarak da insana, düşünme ve konuşma yeteneği vermiş ve düşündüklerini ifade edebilmesi için de, ona özel bir et parçası olan “ DİL ” i vermiştir.
Yüce Allah (cc) insanoğlu için dilin büyük bir nimet olduğuna “…Biz ona bir dil ve iki dudak vermedik mi?…” (Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli TDV Beled 90/ 9) Dil ile söylediğimiz her sözün, görevli melekler tarafından kaydedilmekte olduğunu da şöyle işaret edilmektedir.“ O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır.” (Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli TDV Nur 24/25) O halde sözlerin en iyisini ve en güzelini söylemeli, yeri ve sırası geldiğinde konu-şulmalı.
Hz.Peygamber (sav) cisim itibariyle et ve kemikten müteşekkil olan insanı günaha en çok sevk eden organın, dil olduğuna dikkat çekmiş ve Allah(cc) katında en değerli müslüma-nın, eliyle ve diliyle başkalarına zarar vermeyen kişi olduğunu beyan ederken “ Tatlı dilin de sadaka olduğunu beyan etmişlerdir.”
İmam Mâlik’e Yahya İbnu Saidden ulaştığına göre “Hz. İsa yolda bir domuza rastlar. Ona: “Selametle yoldan çekil!” der. Yanında bulunanlar: “Bunu şu domuz için mi söylüyor-sun?” diye sorarlar. (O ise domuz kelimesini diliyle telaffuz etmekten çekindiğini ifade eder ve:)“Ben, dilimin, çirkin şeyi söylemeye alışmasından korkuyorum!”cevabını verir.”(kütüb-i sitte Buhar Kelam)
Bakınız bir Allah (cc) dostu ne güzel diyor: “ Herkes yahşi ben yaman, herkes buğday ben saman!..” İnancımız gönüllerin cellâdı değil, yüreği kırgın olanların doktoru olmalı. Yaralarına söz merheminden sürüp gönlümüzden akıp giden ve kelimelerle harmanlanıp, dövülüp şekillenen manevî duygularla onları iyileştirmeliyiz. Bakın bu hususta Hz. Ömer ne diyor: “Ey Kâbe seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!” İşte bu derece zor durumda olan kırık bir kalbi eğer onarabildiysek ne mutlu bizlere…
Hz.Peygamber (sav)’e Sahabi sorar Ya Resulallah günah işleme bakımından benim en çok dikkat etmem gereken şey nedir? diye sorduğunda, (sav) Efendimiz, eliyle dilini gös-tererek “BUDUR” demiştir. (Riyazussalihinc.534) İmamı Gazali İhyasında şöyle buyurur
lisan,Allah (cc)tarafından verilen nimetlerin en büyüğüdür cismi küçük fakat cürümü büyük- tür.İnsanoğlu cennete ve cehenneme lisanları sebebiyle gireceklerdir. Hz.Peygamber (sav) Muâz (ra)’ı yemene vali olarak gönderdiğin de ona lisanını göstererek (Bunu koru) buyur-muşlardır. Lokman hekim Hz’leri Habeşli siyah bir kimse idi ilk imtihanı şöyle olmuştur. Ağası evladım al şu koçu kes onun en güzel iki uzvundan birini bana getir der. Lokman hekim de, koçu keserek kalbi ile dilini getirir. Bir müddet sonra ağası bir koç daha vererek al bunu da kes bu sefer bu hayvanın en kötü uzvundan birer adet getir der. Lokman hekim Hz.’ leri bu seferde kestiği koçun yine kalbi ile dilini getirir.Ağası bunu görünce sorar evladım neden her iki durum için kalbi ile dilini getirdiniz? dediğinde; Lokman hekim efendim vücutta bulunan bu iki et parçası iyi olursa bedeniyi olur; eğer kötü olursa beden arızalı olur. buyurarak insanoğlunun yapacağı iyilik ve kötülük namına ne olursa olsun kalbi ve diliyle yaptıklarından dolayıdır.
Hz.Ali (ra) Kılıçların açtığı yaralar iyileşir amma dilin açtığı yara iyileşmez. Buyura-rak bu hususa işaret etmiştir. Hz.Ebu Bekir (ra)Konuşmaktan kendini alı koymak için ağzına küçük çakıl taşları doldururdu. (Abdullatif Harputi c.1 s.408-409)
Ebu Saidil Hudri (ra) Hz.Peygamber (sav)’dan anlatıyor: “Ademoğlu sabaha erdimi, bütün azaları, dile temennide bulunur,“Bizim hakkımızda Allah (cc)’tan kork. Zira biz sana tabiyiz.Sen istikamette olursan biz de istikâmette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!” derler.” (Tirmizi, Zühd)
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki:“Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktır, günahı aleni işleyenler hariç. Kişinin geceleyin işlediği kötü bir ameli Allah örtmüştür.Ama,sabah olunca o:“Ey falan, bu gece ben şu şu işleri yaptım!”der.Böylece o,geceleyin Allah kendini örtmüş olduğu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah’ın örtüsünü açar. İşte bu, günahı aleni işlemenin bir çeşididir.”(Buhâri, Edeb 60) Nice dostlukları yok edip ve nice düşmanları barıştıran, gücünü gönülden alan bir emanettir dil.Yumuşak sözler taş kalplere bile tesir ederken atalarımızın “ağzından bal akıyor” demeleri de buna işarettir.
Hz.Allah (cc) bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi insan ne yapsa kâr etmez. Öyle birinin sevimli ve cana yakın olmasına imkân yoktur.Çünkü o dil ağzın içinde her dönüşünde can yakar, kalp kırar. Dil yarası yaraların en derinidir derler ya. Doğrudur. Söylenen bazı kırıcı kelimeler öyle derin yaralar açar ki, zaman geçip yara iyileş- sede açıldığı yerde izi kalır.
Dolayısıyla insan olmamız hasebiyle ağzımızdan çıkan sözlerin tatlı dilin balı,güler bir yüzün balı olmalıdır.Tatlı dilli olan insana bütün kapılar açılır. Büyüklerimiz Gönüllerin anahtarı yumuşak huy ve yumuşak kelimelerdir demişler. Gerçekten tatlı dilin açamayacağı kapı, çözemeyeceği düğüm yoktur. Öyleyse insanoğlunun İslâm adâbının gereği olarak, tatlı konuşup güler yüzlü olmak zorundadır. Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın dostça kalın… Ve SEVDİKLERİNİZE GÜL VERİN eğer GÜL veremiyorsanız GÜLÜVERİN ” Bari!..
Yusuf ÇAKICI – Yalıhüyük / KONYA