Rahman olan, rahim olan, ğani olan, ğaffar olan, kahhar olan, istediği zaman istediğini verme ve alma gücüne sahip olan yüce Allah (c.c.)’ı zikrederken;
Bizi ‘İKRA’(Yatan Rabbinin adıyla oku. İnsanı yapışkan bir hücreden yaratan…) emri ile kendine muhatap edip, namazı ile huzuruna kabul buyuran, secde ile kendisine yakınlaştıran, dua ile istetip istediğimizi verene binlerce hamdler; salât ve selam gözümün nuru buyurduğu namazı miraçta bizlere hediye getiren Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’ya olsun.
Yeryüzünün şahitleri, eşreful mahlûkat olan insan, ne acı ki bu günlerde maalesef merhum Akif’inde buyurduğu gibi;
“…Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile…
Âdem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile.
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir.” mısralarınca insanlığını, adamlığını, müslümanlığını, islamlığını, ümmet bilincini yitirerek utanç verici amel ve eylemleri zuhur etmektedir. Oysa yüce dinimiz İslam; müslümanı tarif ederken şöyle buyurmaktadır. Müslüman, insanların (dikkat buyurun sadece müslüman demiyor insanların buyuruyor, insanların elinden ve dilinden emin olduğu, zarar görmediği kimsedir.) ki Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’de gerçek müslüman, elinden dilinden müslümanların emniyet ve esenlikte olup zarar görmedikleri kimsedir. buyurmuyor mu? Bakınız Efendimiz, lisanı elden önce zikrediyor. Çünkü dilin kullanım alanı çok geniştir; faydasız konuşmaktan iftira etmekten, karalamaktan uzak durmama yönünde pek çok afeti vardır. Huzur ve mutluluk içinde olan güzelim ülkemi ne hazindir ki vatanseverlikle hiç mi hiç alakası olamayanlar geçmişte olduğu gibi şimdiler de Suriye’ye, Filistin’e, Irak’a benzetmek istiyorlar. Bu şer güçler ne zaman ülkemde huzur, barış, kardeşlik, bolluk bereketi görseler hemen bir kötülük çıkarırlar. Milli irade üzerinde oyun oynayıp, her çeşit kirli ittifakları yapıyorlar. Türkiye’nin büyüyen ekonomisinden rahatsız olup milli gelir 230 milyar dolar iken 820 milyar dolar olduğundan rahatsız oluyorlar. IMF’ye olan toplam 23,5 milyar dolar borcun ödendiğinden dolayı rahatsız oluyorlar. Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar dolar varken şimdi 128 milyar doların olduğundan rahatsız oluyorlar. Bir zamanlar işçi ve memurdan zorunlu tasarruf adı altında kesilen 13,5 katrilyon para ödendiğinden rahatsız oluyorlar. Alınan zekâtların, kurbanların nerelere harcandığı sorulmaya başlayınca rahatsız olanlara sormazlar mı? Ey müslümanlar neden işbirlikçilerle takiye yapıyorsunuz. İnsanların huzur haklarını ihlal ediyorsunuz. Bu hakkı nerden ve kimlerden alıyorsunuz. Malumunuz takıyye, kendini gizlemek, olduğundan farklı görünmek, inandığının aksini söylemek ve tehlikelerden korunmak için hileli yola başvurmak demektir. Şiilikte söz konusu olan takıyyenin müslümanlıkta hiçbir alakası ve yeri yoktur. Takıyye, Şii anlayışında, özellikle de İran Şiiliğinde bir esastır. Fars Şiiliğinde Sünnî bir iman üzerine yetişmiş olan İmam Caferi Sadık Hz.lerine isnat ederek bu mesnetsiz iftira dolu, haince söylenen “Sizden olmayanları ve sizin çizginizde bulunmayanları aldatmadıktan sonra hakiki müslüman olamazsınız” bu sözle takıyye etmektedirler. Alevi yani Hz. Ali (r.a.)’yi gerçek manada seven ve gittiği yolda gidenleri kast ediyorum. Bunun dışında kalanlar ne Ali’ci olurlar ne de Ali’yi seven ki bunlarda beni bağlamaz. Sünni’yi bahane ederek sokakları ateş alanına, müslümanların mallarına – canlarına kast edenler, müslümanların arasına kin, nefret, iftira sokarak hareket edenlere sormazlar mı? Sizin gayeniz üzüm mü yemek, yoksa bağcıyı dövmek mi? Oysa Efendimiz (s.a.v.) bir müslümanın, diğer bir müslümana canı, kanı, malı, ırzı, şerefine dokunulması haramdır; yani onlara el uzatamaz, dil uzatamaz, zarar veremez peki siz ey sokaktakiler neden kendi kendinize sormuyorsunuz. Acaba neden müslümanlık gramlarımız düşüyor? Ki bana da öyle kıvılcımlar geliyor… Yapmayın etmeyin Allah ve resulü (s.a.v.)’nden utanın tabi utanma ve arlanmanız varsa… Müslümanların malına, canına zarar vermek için evinden çıkıp molotokoflarla, taşlarla, sopalarla, zil çalıp oynayıp zıplayan bir topluluğun içinde hareket alırken; devlet malını, müslümanın malını korumak için hareket eden şerefli bir gurubun müdahalesi sonucu ölen Berkin’in cenazesi sırasında Burak Can ve Polis Ahmet kardeşimizi haince ölümüne sebep olan sokak canileri hiç ibret almadınız mı? cenaze törenlerinizde. Ve törenlerden… Efendimiz (s.a.v.) “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Hadisince Burak Can ve Ahmet kardeşimizin cenaze törenlerinde söylenen sözlerden Hoca Efendi katılımcılara kıymetli kardeşlerim, aziz mü’min ve müslümanlar nolur bir taşkınlık, huzursuzluk çıkarmayalım çünkü bizler müslümanız, mü’miniz şehitlerimizin ruhlarını incitmeyelim diye yapılan anonslardan hiç mi ibret almadınız… Sadece ve sadece müslümana yakışır bir biçimde yıkanıp musallaya getirilip müslümanların katılımıyla tekbirlerle cenaze namazı kılınıp ve yine tekbir ve şehitler ölmez vatan bölünmez manalı sözleriyle kimsenin malına, canına kıymadan, zarar verilmeden, yoldaki taşları çıkarmadan, molotokof ve taşlar atmadan uğurlandı Burak Can ve Ahmet kardeşlerim Efendimiz (s.a.v.)’le komşuluk etmek üzere baki hayata… Ne hazindir ki anne ve babası şöyle diyorlardı; Burak Canın hayatına sebep olanları Allah (c.c.)’a havale ediyoruz. Bu ne demektir. Biliyor musunuz? Yani: Bizim canımızı yaktılar Ya Rabbi onlarında canlarını yak. Bende âmin diyorum… Bizin bahar bahçemizdeki gülümüzü kopardılar Ya Rabbi onlarında güllerini kopar. Bende âmin diyorum. Bizin evimize ateş düşürdüler Ya Rabbi onlarında evlerine ateş düşür. Bende âmin diyorum… Yok, yere insanlığa zarar vermek hangi dinde var. Nasıl müslümansız. Bu nasıl müslümanlık. Müslümanın eli, dili, gönlü iman olmalı. Müslüman başkalarının malına, canına, kast etmemeli, müslüman dünya menfaatleri için fitnelik yapmamalı, sokaklarda nara atmamalı. İşte o zamlan ne Burak Canlar ve nede Ahmetlerin hayatları solmaz ve kardeşlik olur. O iman ve şuur da sokaktakilerde yok. Yazık çok yazık… Ben yazıya son verirken, Burak Can ve Polis Ahmet kardeşlerime Yüce Rabbimden rahmet, kederli ailelerine sabrı cemil dilerim…Görüşünceye dek hoşça kalın dostça kalalım…
Yusuf ÇAKICI
Yalıhüyük / KONYA