Rahman olan, Rahim olan, Basir olan, Hakem olan, Adl olan, Latif olan, Habir olan Yüce Allah’ın isimleriyle devam edelim İnşallah…
Öyleyse dostlar; O’na her zaman ihtiyacımızın olduğunu unutmayalım.Seven sevdiği uğruna her şeyi yapan kişidir. İşine gelince sevip, işine gelince elinin tersiyle atamaz. Boş ver canım farz değil ya, sonuçta sünnettir. deyip farzı yapamayanların sünneti yapanlara bile tahammül edemeyecek kadar zavallılar…
Yüce Resulün yaşantısı rehber olma yönünü, çoluk-çocuğumuza, öğrencilerimize, daha doğrusu O’nu “ BİLMEYENLERE ” bir şekilde anlatmamız – aktarmamız gerekmektedir. O (sav) her konuda biricik rehberdir. O’en güzel baba, en güzel dede, en güzel örnek, en büyük kumandan, en önemli devlet adamı, en muhteşem hatip di… Dünya ve ahirette kurtuluş ve felâh isteyenlere her konuda önderdir. O ki her zaman “ ÜMMETİ ÜMMETİ ! ” diye ağlamıştır. ‘O’ Bir keresinde ağlıyorlardı.Ashabı sorar : Neden ağlıyorsunuz Efendim? Cevâben: Kardeşlerimi özledim! der. Biz Senin kardeşlerin değil miyiz Yâ Resûlallah! denince de Kardeşlerim, Beni görmeden bana inanan kimselerdir buyurmuştur. Bizim O’nun ashabı olma şansımız yok. Amma Onun ashabını sevebilme gibi yüce bir makama erme ve ayrıca Kardeşlerim! iltifatından istifade etme ihtimâlimiz vardır. Öyleyse O’nu sevelim, sevgimizin tezahürü olan sünnetine harfiyen uyalım ki; yarın Sırat’ın başında durup kötü durumda olan ümmetine biiznillâh yardımcı olabilsin.Yoksa Allah muhafaza ben sizi tanımıyorum deyip gider haaa!.. O gün bile diğer nebiler dâhil herkes Allahümme sellim.Yani ALLAH ’ım Kurtar.! Diyeceklerdir. Böyle tehlikeli bir günde O, ümmetini kurtarma azmiyle gözyaşı dökecektir ne zaman ki bizler Hz. Sümeyye , Hz.Ammar, Hz. Hubeyb, Hz. Nesîbe, Hz. Mus’ab ve daha binlercesini… İnsanlara davranma şeklini, Ezanı, diş fırçalamayı, yemekten önce ve sonra el yıkamayı, İnsî ve cinnî şeytanlardan korunmak için vücut değil HAYAT gıdamız olsun ki Allah (cc) kurtarılan kulları zümresine nail olalım. Bir Allah dostu ne diyor: Terbiye ile ilgili kitap yazmak çok kolaydır. Ancak bu, yaşanmadığı takdirde sadece kağıtlarda yazılı birtakım karalamalardan ibaret kalır. Bunun yaşantıya geçirilmesi gerekir. Bunun için O’nu kendi nefsinde- neslinde bu sevgiyi yaşamaya çalışmalıdır.
Halbu ki: Vahyin içine giren sahalar, Helal ve Haramlar, İbadetler, Ukubat (hadler), Muamelat (akidler), Ahlaki konular, Akideye ve geleceğe ait konular, Hz. Peygamberin (sav) hususi hallerin ve konuların Kur’an-ı Kerim’de geçmesine rağmen bunların açıklaması, yorum-laması, beyan edilmesi sünnete bırakılmıştır. “ Siz dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz ” demesiyle Hz. Peygamber (sav), bunları vahyin dışına çıkarmıştır. (Sahih-i Buhari)
MÜSLÜMANIN! kesinlikle uyması gereken mükellefle ilgili hükümler sekizdir.Bunlara " Ef'al-i Mükellefin " de denir.
1- Farz: Yapılması kati delillerle sabit olan ilahi emirlerdir. Farzı terketmek haramdır. İşlenmesinde sevap, özürsüz terk edilmesinde Allah'ın azabı vardır. Farzı inkâr eden İslam dini çerçevesinden dışarı çıkmış olur.
İkiye ayrılır. Farz-ı Ayın : Her mükellefin kendisinin yapması gereken, bir başkasının yapmasıyla ödenmeyen farzdır. Beş vakit namaz, oruç, zekat gibi.
Farz-ı Kifaye : Mükelleflerden bazılarının yapmasıyla diğer müslümanlardan düşen farzdır. Cenaze namazı gibi. Bir kişide kılmış olsa farz yerine gelir. Kılınmazsa orada bulunan bütün müslümanlar günaha girmiş olur.
2- Vacib: Farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye vacib denir. Bayram namazı kılmak, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek gibi.
Vacibin Hükmü: Vacipleri yapan sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayana azap gerekir.
3- Sünnet: Farz ve vacipten başka Peygamberimizin ibadet niyetiyle yaptığı şeye sünnet denir.
Sünnet İkiye Ayrılır: a) Sünnet-i Müekkede: Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı, pek az terkettiği sünnete Sünnet-i Müekkede denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi.
b) Sünnet-i Gayri Müekkede: Peygamberimizin ara sıra yaptığı sünnete Sünnet-i Gayri Müekkede denir. İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünneti gibi.
Sünnetin Hükmü: Sünnetleri yapan sevab kazanır. Peygamberimiz (sav)in şefaatine nâil olur. Sünneti bile bile terk edenler Hz. Peygamber (sav) tarafından azarlanır ve ondan uzaklaş-mış olur.
4- Müstehab: Peygamberimizin bazen yapıp, bazen de yapmadığı şeye Müstehab denir. Kuşluk namazı kılmak gibi. Hükmü ise: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan azarlanmaz.
5- Mübah: Mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu şeylere mübah denir. Oturmak, yürümek ve uyumak gibi. Hükmü ise : Mübah’ı yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.
6- Haram: Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye Haram denir. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek, anne ve babaya karşı gelmek gibi. Haramın Hükmü: Haramı işleyen kimse ceza ve azabı hak etmiş olur. Allah korkusundan dolayı haramdan kaçınan sevab kazanır. Haramı inkâr eden dinden çıkar.
7- Mekruh: Haram kadar kesin olmamakla beraber, dinimizce yapılmaması istenen şeye mekruh denir.
Mekruh İkiye Ayrılır: a) Kerahet-i Tahrimiyye-Harama Yakın Mekruh: Vacipleri yerine getirmemek gibi. Hükmü: Böyle bir mekruhu işlemekten sakınan sevab kazanır. Yapan günah işlemiş olur.
b) Kerahet-i Tenzihiyye-Helâla Yakın Mekruh: Sünnet ve müstehapları yapmamak gibi.
Hükmü: Bu gibi mekruhlardan sakınanlar sevab kazanır, işleyenlere ceza gerekmez.
8- Müfsid: Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylere denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu iken bilerek yiyip içmek gibi. Konuşmak namazı,yiyip içmek de orucu bozar.
Hükmü: Özürsüz olarak ve bile bile ibadeti bozmak azabı gerektirir.
O’nu sevmek ve O’nun (sav) tarafından sevilmek dileğiyle… Görüşünceye dek hoşça kalın dostça kalın…
Yusuf ÇAKICI – Yalıhüyük / KONYA