Rahman olan, Rahim olan, Hadi olan, Bedi olan, Reşid olan, Yüce Allah (c.c.)’ın isimleriyle başlayalım inşallah…
Allah’ın emriyle başlayan hayat, yine Allah’ın emriyle ebedîleşir. Hayata birkaç damla su ile başlayıp ölümden sonra sonsuzluğa uzanan biz insanların ölüm sonrası hakkında ciddi endişeleri yoksa, bu hem dünyevî hayatımız, hem de uhrevî hayatımız için büyük bir tehlikedir.
Ölüm kelimesinin manası hal değiştirmektir. Böylece ölüm, ruhun cesetten ayrılmasından sonra ya azap ya da nimete kavuşarak değişime uğramasıdır.Beden ve ruhtan meydana gelmiş olan insan; bedeniyle değil, gerçek manada ruhuyla insandır. Topraktan yaratılmış olan cesedin akıbeti yine toprak olacağı halde, insanın insanlığını kendisiyle kazandığı ruhu, Cenab-ı Hakk’ın ebedilik fikriyle, ebedî olma fıtratıyla yaratılmıştır. Allah (c.c.)’ın insana verdiği ruh sayesinde melekleri ona secde ettirmiş, onu kainatın efendisi ve yeryüzünün halifesi kılmıştır. Aynı zamanda insan ahsen-i takvim üzere yaratılmış, yer ve gök, gece ve gündüz, ay ve güneş emrine amade kılınmıştır. Dünyada, doğum ve ölüm arasında belirli ve sınırlı bir zamandan ibaret olan insan hayatı; çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. Bu hâliyle insan; doğan, yükselen ve batan bir güneş gibidir. ( Ahiret Bilinci, Hasan Eker, s. 7-9 )
İnsan ömrü, ilahî takdir ile belirlenmiş, Hz. Allah (c.c.)’ın belirlediği kadar da devam edecektir. Bu gerçek şu şekilde dile getirilmiştir. “ Hiç kimse, tayin edilmiş belli bir vadeden önce, Allah’ ın izni olmadan ölmez. ” (Âl-i İmran,3/145) “ Ve her toplum için bir vade belirlenmiştir. Öyle ki, vadeleri dolduğunda onu bir tek an olsun, ne geciktirebilirler ne de öne alabilirler. ” (A’raf,7/34) “ O, hem ölümü, hem de hayatı yaratmıştır ki, sizi sınamaya tabi tutsun. Ve böylece davranış yönünden hanginiz daha iyidir (onu göstersin) ve yalnız O’nun kudret sahibi ve çok bağışlayıcı (olduğuna sizi inandırsın). ” (Mülk,67/2) “ De ki: “ Bakın, kendisinden kaçtığınız ölüm, eninde sonunda sizi yakalayacaktır; o zaman, hem yaratılmış-ların zihinsel kavrayışlarının ötesinde olanları, hem de duyular yoluyla yahut akıl ile kavranabilen şeyleri bilen Allah’a döndürüleceksiniz; ve O, orada size (hayatta iken) yaptıklarınızın tümünü gösterecektir." (Cuma,62/8) “ Gökler de ve yerde var olan her şey yok olup gitmeye mahkumdur. Ama kudret ve ihtişam sahibi olan Rabbimizin zatı sonsuza dek kalıcıdır." (Rahman,55/26-27) “ Ama vakti geldiğinde Allah hiç bir insana mühlet tanımaz; ve Allah bütün yaptıklarınızı tam olarak bilir." (Münafikun,63/11) Bu bir ilahi yasadır asla değişmez. Bunun için insan, hayatının bir gün sona erdirileceğini bilmeli bu bilinçle hayatını idame ettirmelidir. Rasulullah (s.a.v.)’ın konu ile ilgili şu ikazlarına kulak verelim: “ Ölümden önce hayatın, ihtiyarlıktan önce gençliğin, meşguliyetten önce boş vaktin kıymetini bil.” (Zaman Bilinci, Ekrem Sağıroğlu, s.101)
Hz. Peygamber (s.a.v.), şakalaşıp kahkaha ile gülen bir cemaate rastladığında, “ Lezzetleri kıran ölümü çok hatırlayın ” buyurdu. “ İnsana öğüt verici olarak ölüm yeter. ” (Ruhu’l Furkan, c. 4, s. 430)
“İnsan ölünce onu mezara kadar üç şey takip eder. Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri onunla kalır. O da amelidir.” “ Bu dünyada yabancı bir kişi ve yolcu gibi olduğunu bil. ” “ Ben bu dünyada garip bir yolcuyum; adeta ağacın altında gölgelenip sonra yoluna devam edecek yolcu gibiyim. ” (Ahiret Bilinci, s. 38-40, Hasan Eker) Konu ile ilgili bir de şu sözlere bakalım: Hz. Ömer (r.a.) “ Aynı anda iki işin; birisi Allah’a diğeri de dünyaya ait olsa, nasibini Allah’a ait olanda ara. Çünkü dünya fani, ahiret ebedidir. ” buyurdu. İmam-ı “ Şafiî, Sen nefsini hak ile meşgul et; eğer sen onu hak ile meşgul etmezsen,o seni batıl ile meşgul eder ” der. Fahreddin Razi bir şahsın sözünü şöyle nakleder. Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu: “ Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin.” İnsanın da ömrü gün seçtikçe azalıp buz gibi eriyip gitmektedir. Eğer hayatını ziyan eder veya yanlış yere harcarsa, insanın hüsranına sebep olur. Hz.Mevlana Mesnevi’sinde: “ Bir denizin suyu, gemi için büyük bir nimettir. Çünkü o, geminin yüzmesi ve yol almasını sağlar. Fakat bir an geminin içerisine dolan bu su, bir müddet sonra geminin batmasına, helak olmasına sebep olacaktır. Demek ki su, geminin dışında nimet, içinde ise felakettir. İşte insanoğlu için de dünya hayatı böyledir.
Nolur dostlar sevdiklerinize bir gül verin. Gül veremiyorsanız Gülüverin!.. Daha sonra konuya devam etmek üzere hoşça kalın dostça kalalım…
Yusuf ÇAKICI – Yalıhüyük / KONYA