Bir sabah kalkınca köyün her tarafı oraklı çekiçli bayraklarla ve pos bıyıklı adamların resimleriyle doluydu. Bu arada okulun önünde iki kavak arasına gerilmiş iplerde kocaman kocaman insan resimleri, oraklı çekiçli bayraklar, yanlarında hediye gibi sarılmış paketler (Bombalı paketmiş) vardı. Bunlara hiç anlam veremiyordum.
Görünüşe bakılırsa ortalık sanki bayram yeriydi. Ama 19 Mayıs’a daha on dokuz gün vardı. Herkes onlara bakıyor ben de onlara bakıyordum. Öğretmen yanımıza geldi bana:
—Bu adamları adını biliyor musun diye sordu.
—Öğretmenim bunlar niye asılmış bu gün ne var dedim
Öğretmenimiz okulun arkasına kalan dağın bağrına kocaman harflerle “1 MAYIS” yazan yazıyı işaret ederek tekrar posterleri soruyordu:
—Öğretmenim bu pos bıyıklı adamları tanımıyorum, bunlar Atatürk’e ve okuldaki Alparslan, Fatih, Yavuzların resimlerine benzemiyor dedim.
Aslında ailemden duyduğum kadarıyla az biraz tanıyordum ama fazla sempatik gelmemişlerdi ki kötü duygularımı öğretmenimi kırmamak için söylemedim. Bu arda Üstün ağabeyim yanımıza gelerek:
—Bunların hepsi hain, dedi.
Öğretmen bu cevabımdan hoşlanmayarak bizim kulağımızı çekip hırpaladı. Ağabeyim hemen koşup kahvedeki babama durumu söyledi. O da bize dersinize girin dedi. Her tenefüste tüm öğrenciler pankartlara bakarak ERNESTO Marşı diye bir şey söylüyorlardı. Ders bitmiş arkadaşlarla eve giderken babam tam köprübaşında elimden tutu ama birini bekliyor gibiydi. Öğretmenimiz tam köy meydanına gelince önüne geçerek tuttu:
—Söyler misin HOCA resimdekiler kim?
Öğretmen korkudan bayılacaktı. Yüzü sapsarı kesildi. Benzi soldu. Kısık ve titrek bir sesle:
-Lelin, Stalin, Mao, Ernesto Çhe, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan vs. diye saydı.
Babam hiddetle:
—Ulan çocuklara bunları öğreteceğinize Atatürk’ü, Fevzi Çakmak’ı Kazım Karabekir’i, Fatih’i, Yavuz’u, Alparslan’ı öğretsenize! Söyle bunlar bu Millet için ne yaptılar ha!
Köylünün araya girmesiyle ayrıldılar ve babam söylene söylene bizimle birlikte eve döndü. Bize usul usul “1 MAYIS” ı anlattı. Sözde“İşçi ve Köylü Bayramı” imiş ama bunların yaptığıyla fazla örtüşmüyordu.
12 Eylül darbesiyle köyümüzde bu tür manzaraları bir daha görmedik.
“Hocam eskiler eskide kaldı bu gün bunları hatırlatmanın ne manası var?” diye sorarsanız, son günlerde gündemi işgal eden konu budur. Yok, Taksim de olsun, yok şurada vs. fakat gözden kaçırılan önemli bir ayrıntı var ki son yıllarda “1 MAYIS” lar düzenlendiği alanların cam çerçeve ne varsa indirilen arabaları yakılan yasadışı terör örgütlerinin gösteri platformuna dönüşmüştür ancak bu olaylar öyle masumane sunuluyor ki hayretle izliyorum. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca ülkemizde hep böyle oluyor.
Şimdi sizlere Güney Dergisinin 1 Mayıs ve Türkiye başlıklı yazısından kesitler yorumsuz olarak sunuyorum. “Bugün Kürt ulusu ve ezilen milliyetler üzerinde yoğun bir asimilasyon ve soykırım uygulanıyor. Çeşitli uluslardan işçiler ve emekçiler arasına şovenist-ırkçı düşmanlıklar ekiliyor. Bir yandan Kafkas ve Balkanlarda ulusların yok edilmesini silah olarak kullanan Türk egemen sınıfları, öte yandan ülkemizde tüm milli azınlıkların haklarını yok ve inkar etmeye çalışıyor. İşçi sınıfının sarı-revizyonist sendikal önderlikleri de bunları görmemezlikten gelerek, enternasyonal dayanışma ruhunu ekmeyerek Türk şovenizmine hizmet ediyorlar. Bugün işçi sınıfının görevi, 1 Mayıs’ları devrimci geleneğine uygun bir tarzda kutlamaktır. Görev emperyalizmin tüm gürültülerine rağmen işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizmin propagandasını yapmaktır. Görev, tüm milliyetçi ve şoven düşüncelere karşı enternasyonal proletaryanın birliğini savunmaktır. Görev her türlü örgütlenme, propaganda ve eylem özgürlüğünün alınmasıdır. Görev, işyerlerinde sarı sendika ve patronun ajanlarını dışlayacak olan grev ve mücadele komitelerini oluşturmaktır.” (1 Mayıs 1984′de MAYIS imzasıyla yayınlanan bildiriden – Siyasi Yazılar Sf. 185)
Halka masumane bir şekilde sunulan 1 Mayıs anlayışının toplumun bilinçaltımızdaki şekli budur. Yani 1 Mayısta devlet binaları taşlanır, polisler yuhalanır, iş yerlerinin camları kırılır, genç ihtiyar demeden her yaştan kişiler terörist kıyafetleri ve figürleriyle kendilerini ifade etmeye çalışırlar. Oysa hemen hemen aynı insanlar evvelindeki 23 Nisan’ı ve sonrasındaki 19 Mayıs’ı adam gibi kutlamayı uygun görürler bu da gösteriyor ki bu günün ruhunda; yıkmak, yakmak, eylem, asilik ve terör vardır. Ancak bu kutlamalar katılanların dilinde barış, özgürlük, kardeşlik naraları eksik olmuyor(!)
Bu tür günlerin kavga yerine kırda ve büyük parklarda yapılacak piknik türü etkinliklerle kansız, copsuz kutlanmasını istiyorum. Bakınız 6 Mayıs Konya’da her yıl HIDIR-ELLEZ olarak kutlanır. Belediye öncülüğünde KOZAĞAÇ PARKINDA her kesimden insan orada pilavını yer mangalını yapar konuşmaları konserleri dinler evine gider 1 Mayıs’ı da bu şekilde kutlaya biliriz.
Lütfen sağduyu ile hareket edelim. Bu ülkede işçisi, memuru, patronu, köylüsü beraber yaşıyoruz. Provokatörlerin oyununa gelmeyelim. Terör örgütlerine alet olmayalım.
Alın teri karşılığında çalışan tüm çalışanlarımızın 1 Mayıs’ını tebrik ediyorum.
www.muammertunahan.com
muammertunahan@hotmail.com