Rahman olan, Rahim olan, mümin olan, Cebbar olan, Gafur olan, bari olan, Yüce Allah’ın isimleriyle başlarım…
Yeryüzünde insanın hayatı Hz.Adem (as)’la başladı. O, ilk insan olduğu gibi ilk Peygam-ber olarak da beşeriyetin atasıdır. Eşi Hz.Havva ile uzun süren bir hayatın sonunda çocuklarına ilahi mesajı ulaştırıp “ Her canlı ölümü tadacaktır.” ( Al-i İmran 185 ) Yüce Yaratanın emrine uyarak ahirete göç ettiler
Hz.Adem (as)’ın kendisinden sonra yaşayacak olan bütün insanlara “ Allah (cc) ’tan başka İlah olmadığını sunduğu bu ilahi mesaj, insanoğluna dünya ve ahiret mutluluğu için bir ışık ve hayat kaynağı oldu. Buna rağmen yeryüzü yine manevi olarak karanlık içindeydi.
Mevcudat beşerin zulüm ve dehşetinden adeta mateme bürünmüştü. Gözyaşı döken göz-ler değil, ruh ve kalplerdi. Kalp ve ruhların keder, elem ve gözyaşına alemde iştirak etmiş, sanki umumi yas ilan edilmişti.Yeryüzü saadetin, sevincin, huzurun kaynağı olan ‘ Tevhid’ inancından mahrumdu, küfür ve şirk fırtınası ruh ve kalpleri kasıp kavurmuştu. Gönüllerde tek mabut yerine, birkaç batıl fikirler, inançlar, ilahlar yer almıştı. Hakiki sahibini arayan ruhların feryadı ortalığı çınlatıyordu. Zalimlerin zulüm kamçıları altında mazlumlar inim inim inlerken, mazlumun sesi zalimlerin kahkahası arasında kaybolmuştu. Ama hiç bir problem yok ki çözü-mü olmasın. Hiç bir hastalık yok ki şifası bulunmasın. Hiç bir karanlık gece yok ki sabahı olmasın. Alem mahzun, varlıklar mahzun, gönüller mahzun ve simalar mahzundu.Ve kainat hürmet ve haşyet içinde efendisini, Ahmedini, Mahmudunu, Muhammed Mustafa (sav)’ sını bekliyordu ki:
Var olmaya sebep, aleme rahmet
Son Peygamber doğdu ismi MUHAMMED
Doğmuştu öksüzüm, haber doğruydu,
Şahadet parmağı göğe doğruydu!..
Tarih miladi 571 Nisan ayının yirmisi, Fil Vaka’sından elli veya elli beş gece sonra, kameri aylardan Rebiulevvel ayının on ikinci gecesi Mekke’de mütevazı bir ev. Günlerden Pazartesi, vakit, vakitlerin sultanı, seher vakti bu mütevazı evde ve bu eşsiz vakitte muazzam bir hadise vuku buldu. Kainatın Efendisi, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz dünyayı şereflendirdi.( Lütfen oturmuşsak hürmeten ayağa kalkarak bir kez olsun Allahümmesalli Ala Muhammedin ve ala ali Muhammed ) diyerek salatü selam getirelim pak, Efendimizin temiz ruhlarına…
Hz Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz 12 Rebiulevvel 20 Nisan 571 Pazartesi sabahı dünyayı şereflendirdiler. Peygamberimiz(sav)’in doğumu ile kötülüklerin karanlıkların aydınlığa geçmesinden dolayı için Onun doğumuna hassetsen “ Doğumun aydınlığı ” anlamına gelen “ Mevlit Kandili ” ismi âlimler tarafından uygun görülüştür. Bu Kutlu doğumu Osmanlı Devleti zamanında da Mevlit kandili olarak hafta boyu resmi bayram havası içinde kutlan-mıştır. Mensubu bulunduğun; Diyanet İşleri Başkanlığımız öncülüğünde Mevlit kandili, sadece bir gece değil bir hafta boyu çeşitli etkinliklerle “ Kutlu Doğum Haftası ” adı altında kutlan-maktadır. Bu eşsiz insanın doğumuna yalnız insanoğlu mu sevindi hayır yeryüzünde bulunan tüm canlılar bile sevinçliydi; Buyurulduğu gibi :
Ötüşerek bütün seher, ona sevgi arz ediyor,
Cıvıldayıp. Kımıldayıp, Resulüllah doğdu diyor.
Bir güneşti, zuhur etti ezeldeki nur içinden,
Sezmiş seher bülbülleri çıldırıyor sevincinden.
Doğdu diyor bak MUHAMMED , doğdu diyor AHMED doğdu.
Göze ışık, söze kuvvet, alemlere Rahmet doğru.( Peygamberimiz M.A.KÖKSAL )
Alemlere rahmet olan Sevgili Peygamberimizin dünyaya şeref vermesiyle dünya ve insanlık tarihindeki yerini ve önemini bilmesi kavraması hayatının her safhasına ilmek ilmek işleyerek yaşaması için bir kaynağa ihtiyaç vardı.
Eşsiz şerefe mahzar olan aziz Annesi Hz. Amine, o mes’ud anı şöyle anlatıyor: Hamile-liğimin altıncı ayında bir gece rüyamda karşıma bir zat çıkıp ya Amine! Bil ki, sen alemlerin hayrına hamilesin doğunca ismini MUHAMMED koy dedi. Doğum anı gelmişti. Birden kula-ğıma müthiş bir ses geldi. Korkudan eriyecek gibi oldum. Bir de ne göreyim, bir beyaz kuş yanıma kanatlarını gerip geldi. O anı Süleyman Çelebi Hz. Mevlidinde de şöyle dile getirmiştir:
Geldi bir akkuş kanadıyle revan
Sıvadı arkamı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultanı din
Nura gark oldu semavatü zemin.
Sallu aleyhi vesellimü teslima
Hatta tenalu cenneten ve naima diyerek haykırdı.
(Mevlidi Şerif Yusuf TAVASLI)
O andan itibaren bende korku, kaygı adına hiçbir şey kalmadı. Bir kase içinde bana şerbet sundular.Ve şerbeti içer içmez, beni bir nur sardı. “ Resulüm Ya Muhammed eğer sen olmasaydın ben cihanı halk etmezdim.” (İr şâd cilt 1 Muzaffer OZAK ) emrine mahzar olan eşsiz insan, Muhammed Mustafa (sav) dünyaya geldi. Efendimizin dünyaya teşrifleri anında yanında Abdurrahman bin Avf’ın annesi Şifa hatun ile Osman bin Ebul As’ın annesi Fatıma hatunda vardı. Ebelik vazifesinde bulunan Şifa hatun o andaki müşahedesini şöyle anlatıyor.” Allah(cc) Resulü doğduğu zaman ben oradaydım. Hemen yetiştim, kulağıma bir ses geldi Allah (cc) ’ın rahmeti onun üzerine olsun maşrık ile mağrıp arası Nurla doldu. Hatta rum diyarlarının bazı saraylarını gördüm ve Hz. Peygamberimiz (sav) Efendimiz dünyaya sünnetli ve göbeği kesilmiş olarak gelmişti.
Rivayet edildiğine göre ilk insan ve ilk Peygamber Hz.Adem (as)’da sünnetli olarak dünyaya gelmişti. Peygamberlerden Şit, İdris, Nuh, Musa, Süleyman, Şuayip, Yahya ve Hud (as) hazretlerinin dünyaya sünnetli olarak geldikleri bazı kaynaklarda kaydetmektedir.
Ve sırtında , iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında Nebilik Mührü “ Hatemi – Nübüvvet” bulunuyordu. Üzerleri tüylü, kabarık, kırmızımtırak inci gibi benleri bir araya gelmesinden meydana gelmiş ve keklik yumurtası büyüklüğündeydi. Bu Mühür, Resulü Ekrem (sav) Efendimizin beklenen son Peygamber olduğunun bir alameti idi. Efendimize ne ad koyduğunu dedesinden sordular şu cevabı verdi. ‘ MUHAMMED ’ (sav) neden atalarından birinin ismini takmadın da bu ismi verdin dediler. “ Allah (cc)’ın ve insanların onu övmesini istediğim için çünkü mehdi ihlası, samimiyeti,en güzeli Yüce Allah (cc) “ Gerçekten sen, büyük bir ahlak üzerindesin.” (El-Kalem 4 ) ayetinde belirtilen en üstün ahlakıyla halk edilmiştir. Onun makamına erişecek hiçbir fani olmamış ve olmayacakta… Yüce Allah (cc) Onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, kainat da, insanda olmayacaktı. Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacaktı. Resulü Zişanın meşhur şairi Hassan Bin Saht (ra) bu hususu şöyle anlatıyor. Ben sekiz yaşlarındaydım. Bir sabah vakti, yahudinin biri “ Hey Yahudiler” diye çığlık atarak koşuyordu Yahudiler, ne var ne var yırtınıyorsun? Adama dediler. Haberiniz olsun, Ahmedin yıldızı bu gece doğdu, Ahmed dünyaya geldi diye bağırmalar. (Kastelani Mevahibul ledunnuye cilt 1 s.122)
İkinci bölümde görüşünceye dek hoşça kalın dostça kalın…
Devamı haftaya…
Yusuf ÇAKICI