Helal haram duyarlılığı

Dinimiz İslam hayatın bütün alanlarını ibadet kapsamı içerisine almıştır. Bu baptan olarak kişinin helal yollardan kazanç sağlamasını ve bu gaye doğrultusunda yapılan işleri ibadet olarak değerlendirmiştir.

Yüce kitabımız kuranı kerim; Meşru ölçüler içerisinde yapılacak her türlü alışveriş ve ticaretin helal olduğunu bildirmiştir.(Bakar 275)
Peygamberimiz (sav)de; “Doğru sözlü ve güvenilir tüccar(ahi rette)peygamberler ve şehitlerle beraberdir”(Tirmizi buyu 4)buyurarak mü’minleri helal kazanç duyarlılığına sahip olmaya teşvik etmiştir.
Çünkü bu duyarlılığın azalması, kişinin inancının zayıflaması anlamına gelmektedir. Yine bu konuda da peygamberimiz, “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, o devirde kişi ele geçirdiği malı, helalden mi yoksa haramdan mı kazandığına hiç aldırmayacak.”(Buhari buyu 7) buyurarak ümmetini uyarmıştır.
Bu duyarlılığa sahip olabilmek için öncelikle helal ve haramın ne olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ancak helalleri ve haramları bilmenin tek başına yeterli olamayacağını, kişinin her an Allah(cc) ile beraber olduğu, devamlı gözetlenmekte olduğu hususunda kesin bir inanca sahip olması gerektiğini de unutmamalıyız. Allah ile olan bu beraberliğimiz hayatımızın belli zaman ve belli alanlarında değil, her safhasında olması gerekmektedir.
Kuranı kerimde, “Ey iman edenler mallarınız aranızda haksız yollarla yemeyin.Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin”(Nisa 29)buyurarak haksız yollarla elde edilecek her türlü kazancın haram olduğunu mü’minlerin bunlardan uzak durmaları gerektiğini bize açık ve net olarak bildirmiştir.Bunu bilen bir Müslüman hala hırsızlık,faiz,kumar,rüşvet,şans oyunları,kamu mallarını zimmete geçirmek,aldığı maaşın karşılığını vermemek veya çalıştırdığı kişilerin hakkını tam olarak vermeyerek onların hakkını gasp etmek gibi fiilleri nasıl yapabilir?Elbette ki yapmaması gerekir ama toplumumuzda bu tür insanlar hem de hiç azımsanmayacak kadar çoksa ellerimizi çenemize koyup düşünmemiz gerekmektedir ki buradan çıkan sonuç yukarıda da belirttiğim gibi iman zaafına kadar gider.
O halde iyi bir Müslüman olmanın helal kazançtan geçtiğini söylersek yalan söylemiş olmayız. Kazancın hangisi iyi ve temiz olandır diye sorulan bir soruya Peygamberimiz (sav) “Kişinin el emeği ve aldatma bulunmayan meşru ticaret ile elde edilen kazançtır.” diye cevap vermiştir (Hakim Müstedrek 2-10),başka bir hadiste “Hiçbir kimse asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir..(Buhari buyu 15).buyurarak bizlere yol göstermiştir.
Bazen de bizleri aşağıdaki hadislerde olduğu gibi korkutarak uyarmıştır;
“Bir kısım insan vardır ki, Allah’ın mülkünden haksız bir yere mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu kıyamet günü onlara bir ateştir.”(Buhari hums 7)
“Kim bir karış miktarı bir yere (başkasının arazisine) haksız olarak sahip olursa o yerin yedi katı boynuna geçirilir.”(Buhari mezalim 13),Yine müflisi tarif ederken peygamberimiz;
“Kişi namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini eda etmiş olarak Allah’ın(cc) huzuruna gelir. Bununla beraber kimine sövmüş, kiminin kanını akıtmış, kiminin malını yemiş, kimine de iftira etmiştir. Bu durum karşısında onun ibadetlerinden elde ettiği sevaplar kendisinden alınarak hak sahiplerine dağıtılır. Eğer ibadetleri ve iyilikleri ihlal ettiği kul haklarını ödemeye yetmezse, hak sahiplerinin günahlarından alınıp kendisinin günahlarına eklenir. Böylece, sevapları gitmiş, günahları artmış, neticede iflas etmiş olarak cehenneme gönderilir.”(Müslim birr 59–60)
Peygamberimiz (sav)in bu uyarı ve korkutmaları yapmaktaki yegane gayesi bizlerin imtihan içinde bulunduğumuz bu dünya hayatında imtihanı başarı ile vermemizi sağlamak ve neticede ebedi âlemde mutlu olabilmek içindir. Dünya hayatı ahiret hayıtının kazanıldığı veya kaybedildiği tek yerdir.
Haram yollardan kazanılan mal ve servetin yaptığımız dua ve ibadetlerin kabul olmamasının en büyük sebebi olduğunu da unutmamalıyız. Bu konuda yine peygamberimize kulak verelim, “Bir kimse Allah(cc) yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Ya Rabbi, Ya Rabbi diye dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir?(Müslim zekât 65)
Günümüzde dua ediyorum ama bir türlü kabul olmuyor diye yakınan birçok kardeşimizin, konuyu bu açıdan ele alarak kendisinin nefis muhasebesini yapmasında büyük faydalar olacağı kanaatimi burada belirtmek istiyorum.
Helal kazanç için çalışarak fiili dua eden mü’minlerin diğer yandan da Hz. Ali efendimizin rivayet ettiği, Peygamberimizin öğrettiği şu duayı sözlü olarak yapmamızın kendi menfaatimize olacağını da unutmayalım. “Allahım bana helal rızık nasip ederek haramlardan koru, lütfün la beni senden başkasına muhtaç etme.”(Tirmizi daavat111)
Yazıma başlık olarak koyduğum, haram helal duyarlılığına sahip olan kimseler sadece haramlardan kaçmazlar, bununla beraber şüpheli şeylerden de korunmaya çalışırlar. Peygamberimizin bu konudaki sözleri de şöyledir; “Helal olan ve haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında halkın birçoğunun bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar dinini ve ırzını korumuş olurlar. Bunlardan sakınmayanlar ise git gide harama dalarlar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazide otlatan çoban gibi ki, sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayalım ki Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir…”(Buhari buyu 2)
Tarihimizde, Kur’anı kerimde Rabbimizin, hadisi şeriflerde peygamberimizin tavsiyelerine uyarak harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden kaçınan takvanın zirvesindeki model şahsiyetler vardır. Onlardan birkaç misal vererek yazımı sonlandırmak istiyorum.
Bir keresinde Hz.Ebubekir efendimize hizmetçisi bir hurma verir.Ve o hurmayı yerken hizmetçisi;cahiliye döneminde kahinlik yaptığını,o zamandan kalma bir borçlusunun bugün o borcunu getirdiğini ve o parayla bu hurmayı aldığını söyleyince,Hz.Ebubekir efendimiz midesinde haram yollardan kazanılmış bir gıdanın olmaması için çok zor şartlarda gözleri çanak olarak dışarıya atması,.(Buhari menakibul ensar 26)
Yine Ebubekir efendimizin, aldığı maaştan ihtiyaçtan fazlasını hazineye bağışlayarak kazançta helal duyarlılığının en güzel örneklerinin bizzat yaşayarak göstermesi,
Hz. Ömer efendimizin devlet işinde devletin,özel işinde ise kendi mumunu yakması,.
Mezhep imamımız Ebu hanifenin, borç olarak verilen paranın temin ettiği her nevi faydanın faiz olacağı endişesiyle alacaklısına ait bir ağacın gölgesinde bile oturmaması,(Kuşeyri risalesi dergâh yayınları 245)
Selef hanımlarının sabahleyin kocaları işe giderken onlara hitaben; Bizim hakkımızda Allah(cc)tan korkun, bize haram lokma yedirmeyin, biz açlığa sabrederiz ama ateşe sabredemeyiz diyerek, onları uyarmaları, kazançta helal duyarlılığına sahip olmak isteyen mü’minler için ne güzel örneklerdir.
Bugünkü hanımlarımızın kocalarını işe uğurlarken neler söyledikleri veya nasıl uğurladıkları konusunda kendileri hesaba çekmelerinde büyük faydalar olduğu kanaatindeyim. Zira biliyorum ki birçok kadın kocalarını uğurlamaya bile kalkmamaktadırlar.
Bu duyarlılığa sahip olmadan elde edilen kazançların bereketinin olmadığı da hepimizce net olarak bilinmektedir.
Selem ve dua ile…22.10.10

Not;İlgilenenler konu ile ilgili olarak Diyanet dergisi Ekim 2010 sayısında daha çok malumat bulabilirler.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
emoji-5
Emoji
Helal haram duyarlılığı

Bültenimize abone olun, yeni haberleri bildirelim.

Yalıhüyük hakkındaki yeni haberlerden haberdar olmak için ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yalıhüyük.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!