Kutsal yolculuk umre

Peygamberimiz(sav)den günümüze kadar Müslümanlar devamlı Rasululllah’ın yaşadığı kutsal beldeleri görmek, onun kabrini ziyaret etmek, Beytullahı tavaf etmek için yanıp tutuşuyorlar. Çünkü Allah ve resulü bizleri bu mübarek topraklara çağırıyorlar. “ Allah için Haccı da Umreyi de hakkıyla eda edip Tamamlayın…” – Bakara/ 196-

Hadisler;                                                                 Enes b. Malik (r.a)’ten rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Nebi (s.a.v) dört defa umre yapmıştır. Veda haccı ile birlikte olan dışında diğerleri Zi’lka’de ayında yapılmıştır. Yapılan umre” (Buhârî, Meğâzî, 35; Müslim, Hac, 217,     Bu dört umre şunlardır:

1) Hudeybiye umresi: Bu, niyet edilip ihrama girildiği halde, Mekke müşriklerinin izin vermemesi yüzünden yapılamamış ve Hudeybiye sulh anlaşması gereğince ertesi yıla bırakılmıştır.

2) Umretü’l-kaza: Yukarıda açıkladığımız bu umre hicretin yedinci yılında yapılmıştır. Buna Umretü’l kazıyye ve Umretü’s-sulh adları da verilir.

3) Huneyn ganimetlerinin paylaştırılmasından sonra Ci’râne’den gelip yapılan umre.

4) Veda haccı ile birlikte yaptığı umre.
“ Umre, ikinci bir umreye kadar olan günahlara keffârettir.
Mebrûr haccın karşılığı ise ancak cennettir” (Nesaî, Hac, 3, Zekât, 49, İman, 1;  Menâsik, 7, Tirmizî, Hac, 6;
“Hac ve Umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. O’ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder. ” (İbn Mâce, Menâsik, 5).

Başka bir Hadiste şöyle buyurulur: ” Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu ikisi, körüğün; demir, altın ve gümüşün pasını yok ettiği gibi, fakirliği ve günahları yok eder. Mebrûr haccın sevabı ancak cennettir” (Tirmizî, Hac, 2; Nesaî, Hac, 6; İbn Mâce, Menâsik, 3)
Ayet ve hadislerde önemi sıkça anlatılan bu mübarek beldelere gidebilmek için Müslümanlar büyük çabalar sarf etmişler, bu arzu ve isteklerini bazıları yazılarına, bazıları şiirlerine yansıtmışlardır.
Bugünün Müslümanları olarak bizler çok şanslıyız. Bizim dedelerimiz bizim kadar şanslı değillerdi. Bu kutsal beldeleri çok arzu etmelerine rağmen imkânsızlıklar nedeniyle gidip görmeleri çok zor idi. Rahmetli dedemin “kara donlu Beytullah gönlüm seni arzular “diyerek sabahlara kadar ağladığını merhum babam anlatmıştı. Tutunduğum dallar elimde kaldı diyerek de onca arzu ve isteğine rağmen gitmek için imkânlarının olmadığını anlatırmış. Neyse ki babam dedeme vekâleten hac görevini yerine getirdi. Allah kabul etsin.
İşte bu imkânsızlıklar nedeniyle gidemeyen insanımızın bu arzularını şair ne güzel dile getirmiş;
Şahidim arzu semadır bütün ecram ile
Aşıkım sıdk ile ben Hazreti Şah-ı Rusüle
Yaksa da ah-ü derunum beni bu hasret ile
Takati yok dilimin halimi takrire bile

Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i harameyne
Selamımı arz eyle Rasülüs-sekaleyne

Bu günahkâr gidişin son demi bilmem n’olacak
Gelecek bir gün ecel kâse-i ömrün dolacak
Yevme la yenfe’i de her kişi rahın bulacak
Aman ey kân-ı Kerem yok elimden tutacak

Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i harameyne
Selamımı arz eyle Rasülüs-sekaleyne

(Ecram: yıldızlar
Derun; gönül, yürek, ruh,
Rah: yol, tarz, usul.
Kânı kerem: lutuf ve ihsan kaynağı,
Bad-ı saba: Kuzeydoğudan esen ve ruhu okşayan, gönle ferahlık veren hafif rüzgâr. Sabah rüzgârı
Haremeyn: Mekke Medine
Takrir: anlatma, anlatım
Rasülüs-sekaleyne: İnsan ve cinlerin peygamberi.)

Yunus Emre de bu arzuyu yıllar önce şöyle dile getirmiş;

Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzün
Ya Muhammed canım arzular seni

Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kâbe yollarında kumlara batsam
Hub cemalin bir kez düşte seyretsem
Ya Muhammed canım arzular seni

İstiklal marşı şairimiz, Mehmet Akif Ersoy, safahatta anlattığı necit çöllerinde isimli şiirinde, Peygamberimizin aşkıyla yanıp tutuşan bir sudanlının yaya olarak uyku uyumadan Medine’ye gelip, Rasulullahın huzurunda ruhunu teslim edişini bizlere ne güzel anlatıyor. Birlikte bakalım;

Yâ Nebi…
Şu halime bak
Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın,
Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.
Harimi Pâkine can atmak istedim durdum,
Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.
Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar,
Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.
Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,
Önümde durmadı artık ne hanüman ne ocak.
Yıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı,
Üç ay tihame deyip çiğnedim beyabanı.
Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,
Yetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.
Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,
Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.
İradem olduğu gündür senin iradene râm,
Bir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.
Bütün hayakil-i hilkat ile hasbıhal ettim,
Leyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.
Yanıp tutuşmadan yummadım gözümü,
Nücüma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?
Azab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir,
Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir?
Üç beş sineyi hicran içinde inleterek,
Çıkan yüreklere hüsran mı, merhamet mi gerek.
Demir nikabını kaldır mezarı pâkinden,
Bu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.
nedir o meşale, nurun mu ya Resulallah
Sükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir ah..
Ne gördüm,oh!Serilmiş zemine Sudanlı..
Başında ağlayarak bir zavallı Seylanlı,
Öpüp öpüp kapıyor elleriyle gözlerini..

Bitince harice nakliye gasli, tekfini
Baki’a gitti şehidin vücudu fanisi
Haremde kaldı fakat ruh-ı cavidanisi.

(Harim: girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan yer.
Pâk: temiz.
Hanüman: ev, bark.
Tihame: Arap yarımadasında, kızıl deniz sahilinde, batıda kızıl deniz, doğuda seravet dağları, kuzeyde Akabe körfezinden, güneyde Aden körfezine kadar uzanan bir bölge adı.
Beyaban: çöl.
Râm: boyun eğen.
Hayakil-i hilkat: yaratılmış olan nesneler.
Leyâl: geceler.
Cibal: dağlar.
Nücüm: yıldızlar.
Azab-ı Hecr: ayrılık azabı.
Hâk: toprak.
Cavidan: ebedi, sonsuz.)

Günümüzde şükürler olsun imkânlar iyileşti, hacca gitmek için insanımız sıra beklemek durumunda kalsa da, umre ibadetinde böyle bir durum söz konusu değil ve insanımız tarafından son yıllarda çok büyük rağbet görüyor. Bizlerde bu artıştan bir Müslüman olarak mutluluk duyuyoruz.
Bu yılda umre mevsimi açılmış durumda. İnşallah yakında umre kayıtları başlayacak, şubat ayının sonlarına doğru ilk umrecileri göndermiş olacağız.
Bu konularda müftülüklerimizden gerekli bilgileri kolayca alabileceğinizi de hatırlatmakta fayda görüyorum. İnanıyorum ki; bu yıl yapmayı planladığımız gezilerimize bu kutsal yolculuğu da koyarsak hem madden, hem manen kazançlı çıkan bizler olacağız.
Burada önemli olan bu ibadetleri yerine getirirken yegâne gayemiz Allah’ın rızasını kazanmak olmalı.
Arzu eden tüm kardeşlerimizin en kısa zamanda bu kutsal yolculuklara çıkabilmesi temennimle, hepinize saadetler diliyorum.
Selam ve dua ile…20.01.11

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
emoji-5
Emoji
Kutsal yolculuk umre

Bültenimize abone olun, yeni haberleri bildirelim.

Yalıhüyük hakkındaki yeni haberlerden haberdar olmak için ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlatın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yalıhüyük.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!